Medenî Ayhan : Otokiritiği Olmayanlar, Eleştriden de Korkup Hakaret Sananlar Devrimci Ve Bilimsel Olamaz !

Wext: Sunday, 14.December. @ 00:00:00 CET

Mijar:

Otokiritiği Olmayanlar, Eleştriden de Korkup Hakaret Sananlar Devrimci Ve Bilimsel Olamaz !

Sayın İlhan Güneri;
Yaklaşık bir aydır Kürdistan nın güneyinde ve kuzeyinde bulunduğumdan ve yeni döndüğümden, bir çok kez atmış olduğunuz mesajınıza gecikmeli olarak yanıt vermek durumunda kaldım. İki sorunuza yanıt istemiş olmanıza rağmen, beş soru sormuşsunuz. Soru ve eleştirilerinizi ön bir açıklama yanında, yanıtlarıyla birlikte aşağıya alıyorum : 2005 yılında gerçekleştirilen Sürmeli oteli toplantısının çağrıcısı olan ve şu anda da Tevkurd e öncülük etme iddiasında bulunan kişi ve eğilimlerin çağrı metninden de açıkça anlaşılacağı gibi, Tayip Erdoğan nın açıklamasına karşı ne yapılacağı ve nasıl karşılık verileceğini tartışmak üzere toplantı çağrısı yapılmıştı.

Bu amaçla toplanmanın ve çağrı yapmanın anlamsız olduğunu ve güç olmadan siyasi sonuç alınamayacağını, kimsenin de muhatap kabul etmeyeceğini, mevcut koşullarda direnişçi bir birlik örgütüne ve alternatife ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştum. Toplantının amaç ve hedefine müdahale ederek, başka bir yöne kanalize etmeye çalıştım. Bu neden ile çalışma, çağrıcıların amaçlamadığı ve belki de hazır olmadığı bir çerçeveye kaydı. Sürmeli toplantısının bitiminde kurulan komisyonun (ki içinde görev aldığım komisyondur) organize ettiği yeni toplantılarda ise, kayıtlardan da anlaşılacağı üzere; Parti, kongre, kongre partisi, konsey, cephe, meclis, parlamento gibi örgütlenmeler tartıştırıldı ve kendi meşruluğunu esas alan sivil itaatsizliği temel mücadele tarzı olarak esas alacak, direnişçi bir birlik örgütünün hedeflediği deklere edildi. Aynı zamanda 40 kişilik çalışma meclisi ve 9 kişilik yürütme kurulunda yer alan bütün birey ve eğilimlerde oy birliği ile bu anlayış ve tarzda anlaştı. Önce çalışmaya katılan bütün birey ve eğilim sahiplerinin geçmiş yada mevcut olan ancak ihtiyaçlara yanıt vermeyen eğilimlerine son vererek, yeni ve ket bir adiyet ile ulusal program temelinde, ekol ve alternatif olacak partiyi kurması tartışıldı. Mesop, Psk sempatizanları, Hakpar, Komal gibi eğilimlerin varolan eğilimlerini devam ettireceklerini belirtmeleri üzerine, parti kurmak örgüt modeli olarak elendi, bir çatı örgütü oluşturulması tartışılmaya başlandığından, katılımcıların çok büyük çoğunluğu çatı örgütlerinden Ulusal Kongre nin oluşturulması düşüncesinde birleşti. Şu anda TEVKURD yürütme kurulunda yer alan bütün kişilerin, bölgesel ve genelletilmiş toplantılardaki konuşmalarının kayıtları çıkarılırsa; istisnasız bütünün parti, kongre partisi, ulusal kongre konsey ulusal cephe gibi bir mücadele modelinin kuruluşunu savunduğu tartışmasız olarak görülecektir.

Mesop, Psk sempatizanları, Pwd sempatizanları, Hakpar, Komal, Devrimci Demokratlar (eski DDKD liler de diyebiliriz), İZ-DDKD geleneğinden kalama birkaç kişi, eski KAWA cı birkaç kişi, eski KUK çu birkaç kişi, dindar kesimden birkaç kişi ve Kurdokya İnisiyatifimizden 2 kişi 40 kişilik çalışma meclisinde bulunmaktaydı. Herhangi bir eğilimin mensubu olmayan hatta herhangi bir eski gelenekten gelmeyen ve birer birey olarak çalışma meclisinde bulunan aydın ve siyasetçilerde vardı. Kürdistani Parti İnisiyatifi ise, birkaç kişi ile genişletilmiş toplantılara gözlemci sıfatıyla katılarak, çalışmanın alacağı şekil ve anlayışa göre katılımcı olup olmayacaklarına karar vereceklerini ortaya koyuyorlardı. Demokratik Cumhuriyetçilerin ise, mevcut durumda ulusal bir ideoloji ve politikaları olmadığından, bunların dışındaki çevrelerin çalışmaya katılımı için ilgili temsilcileri ile görüşmeler yapılması kararlaştırılmıştı. Kürt Ulusal Çalışma Grubunun 40 kişilik meclisinde belli bir süreden sonra, HAK-PAR içinde çelişkileri bulunan eski DDKD geleneğinden gelme kişiler ile Özgürlük Yolu (Riya Azadi) geleneğinden gelme sempatizanların çelişki ve çatışmaları gerçekleşmeye başladı. Hak-Par in içinde farklı gurup ve anlayış ile getoçukların var olması partileşmemesinin temel nedeni iken, bunların kendi partilerindeki çelişkilerini kurulması gereken çatı örgütünün çalışması içercesine yansıtması ile var olan sorunlar büyüdü.

DDKD ve PSK nin geçmiş pratikleri incelenirse, özü itibari ile siyasi ve ideolojik anlayışları yanında, hedef ve çözümlerinin benzer olduğu,öte yandan reformist bir yan taşıdıklarından (DDKD, PSK ölçüsünde reformist olmasa da), hiçbir zaman birebirlerinden ayrılmadıkları görülmektedir. Ayrılamamakla birlikte, hiçbir zamanda anlaşamadıkları ve birlikte yol yürüyemedikleri de bilinmektedir. Siyasette tam anlamı ile ne birlikte yol yürüyebilen, ne de ayrılabilen kumalar görünümünü vermektedirler. Ortaya bir şey atıp üzerinde uzun uzun tartıştıktan sonra, birbirlerine çelme atma, güç geçirme, çalıştırtmama, ayrışma ve yeniden aynı zemine gelme süreçlerini döndürmektedirler. Bunların yanında, kendilerine komünist demekle birlikte, ulusal sorunda bir burjuvanın gerisinde bir anlayışı olan, Kürdistan için sömürge değil işgal tezi getiren, hata Kürdistan dan öte Mezopotamya kavramını tercih eden ve Marksist teorinin ulus sorunundaki ilkesel çözümü olan ayrılma ve bağımsız devlet kurma yerine, Türkiye merkezine balı bir federasyonda çözümü savunan ve daha önemlisi PSK den dahi daha reformist olan bir eğilimle tanıştık.

Birde Apo nun Demokratik Cumhuriyetçiliğini yılarca savunduktan sonra, ayrıldıktan sonra İdari federalizim gibi reformist ve oportünist bir çözümü savunan Pwd sempatizanları ile tanıştık. Diğerleri mi ? Geçmişte bağımsızlıkçı çizgiyi savunmuş diğerleri ise, bir bölüm ile federasyoncu noktasına gelmişti, buna karşın bağımsızlıkçı çizgide duruyormuş gibi gözükenleri de kesin kopuş stratejisi ve gereklerinin tutarlı bir savunucusu olamıyordu. Bu durum yenilmişlik psikozunun bir çok insana geçtiği bir gericilik sürecinden ve ideolojik çözülme, yozlaşma, biçimsizleşme, ilkesizleşme döneminden geçtiğimizi göstermekteydi. Sömürgelerdeki bu tür dönemlerde, yurtsever devrimci bağımsızlıkçı çizgiyi, yani kesin kopuş stratejisini ayakta tutmak,ülkeye diğer ülke merkezlerinden değil, ülkeden bakarak Kürdistan merkezli bakışı öldürme yerine yaşatmak, devrimci ve önemli olandır. Diğer yaklaşımların başka ülke ve milletlerin Kürdistan nına tekabül ettiği, buna karşın esasen yurtsever devrimci olanın ise, Kürdistanlıların Kündistan ı olduğunu savunduk, savunuyoruz. Sömürge ülkemizde başkalarının Kürdistan ı değil, Kürdistanlı Kürdistan (Kurdistana Kurdistan) vazgeçilmez terk edilmez, tartışılmaz ulusal çizgimizdir.Bağımsızlık çizgisini öldürerek veya bir kenara bırakarak Kürtler adına siyaset yaptığını iddia eden her eğilim ve birey, tam anlamıyla Kürt düşüncesi taşımamaktadır. Kürdistan yurtsever devrimcileri tam bağımsızlıkçı çizginin ifadesi olan Kürdistanlı Kürdistan (Kürdistanlıların Kürdistan ı) anlayışını hem sömürgeci devlet ile bağlaşık devletlerine karşı, hem de ülkemizde bu çizgiye gelmeyen bütün eğilim ve bireylere karşı savunmak zorundadır.

Başlangıçta geleneği devam eden veya fesih olmuş eğilimlerden gelenlerin yeni bir ekol ve alternatif olacak bir parti örgütlenmesi oluşturarak, bu yolla mücadelede daha iyi bir araç olan direnişçi birlik örgütünün oluşturması tartışıldıysa da, adını saydığımız eğilimlerinin çoğunluğunun, kendi eğlemelerini devam ettirmeyi esas aldığını ortaya koyması sebebi ile bu görüş elinmiş oldu. Bunun üzerine, daha büyük ekseriyetle Ulusal Kongre ve diğer çatı örgütleri tartışılarak, eğilim ve bireylerin bu tür bir semsiye örgütünde birlik sağlaması, birlik örgütünün üst karar mekanizması, yönlendirici, muhatap ve hukuk söyleyici olması tartışılıp benimsendi. Ancak en sonunda iş, eleştirdiğim eğilimciklerin Kürt ulusal Çalışma Grubunun yürütme kurulunu oluşturan 9 kişiden 8 kişisinin toplantılarda ortaya çıkan genel görüş ve beklentinin yanı sıra, kısa süre öncesindeki kendi açıklamalarına ters tutum alarak, benim görüş ile oyuma karşı uzlaşması sonucunda, genişletilmiş toplantılar ile yerel toplantılarda hiç tartışılmamış olan bir sivil yapı modeline (Tevkurd modeline) kaydırıldı. Her köy, kasaba, il, ilçe ve mahallede doğrudan örgütlenemeyecek bu model üstteki oportünist uzlaşmayla esas alınarak bunun siyasi direnişçi örgüt olduğu iddia edildi. Doğrudan örgütlenecek direnişçi bir birlik örgütü modeli kendi eğilimciklerinin sonunu getireceğinden ve kendilerini büyük bedel ve emek süreçlerine götürebileceğinden red edildi. İşlevsiz eğilimciklerine kendilerini ve ailelerini korumacı bir tarzda sığınarak, birer sığıntı olduklarını gösterdiler. Kendi meşruluğumuzu ve Kürdistan ulusal mücadelesinin temel referans ve ihtiyaçlarını esas alarak sivil itaatsizlik eylemleriyle gelişmede anlaşmamıza rağmen, işin sonucunda kuracağımız örgütün adında Kürdistan bulunması önerim de “bunu kaldıramayız “ denilerek, oportünistçe red edildi.

Bu durum, kendi meşruluğunu esas alabilecek bir anlayışın taşıyıcıları olmadıklarını da daha ilk adımda ispatladı. Var olan sözcülük sistemi yerine, kongrede bir genel başkan ve yardımcıları ile genel sekreterinin seçilmesi ve sivil bir yapının yansıması olan sadece basın açıklaması yaparak kendini tatmin edecek bir yapıdan örgüte geçiş önerimde aynı şekilde yürütme kurulunda 8 karşı bir oyla red edildi. Yürütme ve çalışma meclisi yeterli çoğunlukla toplantılarını dahi yapamamasına rağmen, istemlerim çerçevesinde bir hukuk ve özelikle disiplin hukuku yanında hiyerarşi oluşturulmak istenmedi. Birlik toplantılarının ilk başta yarattığı sinerji ve ilgi nedeniyle işi çok uzatmadan ve umutlarla beklentileri dağıtmadan örgütleşme görüşüm yerine, işi oldukça uzatarak beklenti ve umutları tüketme esas alındı. Nitekim işi her uzatma hamleleri sonrası yapılan bir diğer toplantıya daha az aydın ve siyasetçi gelmeye başladı. Birlikte hazırladığımız program azami olmasa da, asgari düzeyde bir ulusal programdı. Temel özelliği üniter devlet yapılanmasını, Lozan ı red etmesi ve kendi kaderini tayin hakkını esas almasıydı. Ancak asgari bir programı dahi, Kürt ulusal çalışma gurubundaki eğilimcik ve bireylerin, özelliklede 9 kişilik yürütme kurulu ve 40 kişilik mecliste bulunanların taşıyamayacakları, yani programa ve kendilerine inanmadıkları anlaşılıyordu. Örneğin ben alternatif bir ulusal örgütün oluşturulması ve Demokratik Cumhuriyetçilerin işbirlikçi ideolojik-politik çizgilerine son vermeden, onlarla ortaklaşılmaması gerektiğini ortaya koyarken, diğerlerinden önemli bir bölümü ise, çalışmayı mevcut toplantılarda toplanacak bir kalabalık ile kendilerini Demokratik Cumhuriyetçilere kabul ettirme ve pazarlama çabasında kullanmak istedi. Bu durum hem kendilerine bir güvenlerinin bunamadığını ve hem de Demokratik Cumhuriyet ideoloji ve siyaseti ile bir çelişkilerinin olmadığını göstermekteydi. Onların çelişkisi, Demokratik Cumhuriyetçi dediğimiz Apocuların kendilerini nesne yerine koyması ve özne olarak yer açmaması ile tahammülsüz davranmasıdır.

Nitekim Ordunun Demokratik Cumhuriyetçilere liderlerinin kültü aracılığı ile on yılıdır sayıklattırdığı ideoloji ve siyasetin bütün argümanlarını içeren, ancak başkaca bir şeyde içermeyen bildiri Kendal NAZAN aracılığı ile pazarlandığında, hemen imzacı olmamakla ve sitelerinde yayımlamakla da pratikte farklı bir anlaşış ve ufuklarının bulunmadığını belgelediler. Bu durum amaçlarının birlik örgütü kurmak olmadığını gösterirken, alternatif olma perspektif ile iradelerinin olmadığını da ispatladı. Hasat zamanı buğdayı orakla biçmek için araziye giden,ancak emekçi niteliği ve terlenme iradesi olmadığı için arazinin çevresinde gezinip gezinip gözü işten korktuğu için geriye gerin evinin yolunu tutan köylünün tarji-komik durumu neyse, bunların da durumu odur. Söz konusu eğilimciklerin oluşturmak istediğimiz birlik örgütünün hukuk, disiplin ve hiyerarşisi ile kararlarına tabi olması gerekirken, veya bunlar fesih edilerek yola devam edilmesi gerekirken, birlik örgütü daha kurulmadan işlevsiz eğilimcikleri için kullanmak istedikleri bir araç yapılmak istendi. Nitekim şu anda kutlanılan bir araçtır. Genişletilmiş toplantılara katılan kitlenin çok büyük çoğunluğunun tartıştığı ve beklediği alternatif direnişçi birlik örgütü, yürütme kurulundaki eğilimcik temsilcilerinin oportünist uzlaşmasıyla bu şekilde boşa çıkarıldı. Kürt Ulusal Çalışma Gurubunun, Tevkurd e dönüştürülmesi kararının alındığı kongrede, 20 arkadaşın imzasını toplayarak, yukarıda özetlediğim düşünce ve önerilerimizin, eğilimciklerle ve eğilimcik temsilcilerinin üzerinde uzlaştığı oportünist model ve tarzın değiştirilmesi amacıyla üç adet değişiklik önergesi verdim. Ancak demokrasi ahlakından yoksun olduklarından, kitlenin alacağı karardan korktuklarından, yürütmedeki eğilimcik ve bireylerin çoğunluğunun üzerinde anlaştığı yapı ve anlayışa uygun olmadığı için oylamaya sunulmadı. Yürütme kurulunda ve program komisyonunda ise, yukarıda özetlediğim yaklaşımlarımı yanlız başıma savunduğumdan çoğunluk sağlayamıyordum. Bu durum kendisini öncü sanan eğilim temsilcilerinin, asılında mücadele adamı olmadığını, kadro niteliği taşımadığını, birer zavallı olduğunu, önceden kotarılmış görüşlerine katmak için bir nesne niteliğinde kitleyi toplantıya çağırıp kullanmaya çalışarak, yanlış yönlendirdiğini, ihtiyaçları gerçekleştirme yerine, konuşarak tüketmeyi ve kendilerini tatmin etmeyi veya eğilimleri için kullanarak tahrip etmeyi esas aldıklarını gösterdi. Bütün bu durumlara rağmen,eğilimciklerin hazırladığı ve ilan ettiği Tevkurd çalışma meclisine benim adımı da onayımı almaksızın yazarak, bu meclis içinden yeni seçilecek 9 kişilik yürütme kurulu ve sözcünün seçimi için yapılacak toplantıya çağırmaktaydılar. Mevcut eleştiri ve görüşlerimi yeniden yazı haline getirip, maille kendilerine göndererek, kendileriyle çalışma koşularımın kalmadığını ve örgüt oluşturma gibi bir amaçlarının bulunmadığını, kendilerini ve halkı aldatarak ihtiyaçları tükettiklerini yazdım. Kitlenin oy ve iradesinden korkan ve kongreye katılan kitleyi nesne durumuna düşüren, buna karşın 9 kişilik yürütmeden 8 kişisinin kendisini özne gördüğü bu kokuşmuş küçük burjuva ve köylü kurnazı yaklaşım sahiplerinin daha sonra yaptıkları ilk pratik de,Kendal Nazan aracılığı ile pazarlanan ve on yılıdır Demokratik Cumhuriyetçilerin sayıkladıkları argümanları içeren bildirinin altına imza atarak, kabul edilen asgari düzeydeki ulusal programa da tecavüz etmekle, Lozan nın bekçisi veya korucu başı haline gelmeleridir. Bu durumda adı kamu oyunca bilinen ve yürütmede yer alan kişiliklerin asgari bir demokrasi ahlakı taşımadıklarını, sözlerinin özlerine uymadığını ve asgari bir ulusal programı dahi taşıyacak kişiler olmadıklarını da gösterdi. Söz konusu bildiriye attıkları imzada, eleştirdiğim eğilimcik ve bireylerin sarılabilecekleri hiçbir değer yargı sistemlerinin olmayacağını ve öte yandan değer diye ilan ettikleri her şeye çeşitli gerekçelerle tecavüz edebileceklerini ispatlamaktadır.

Tevkurd sözcüsüne örgüt kurma modelini hep beraber boşa çıkardınız, kendi meşruluğunu esas alarak sivil itaatsizlik tarzı ile mücadele etmeyi de kaynağında ve hep beraber öldürdünüz. Hiç olmazsa asgari ulusal programınızı ilk etapta iğfal etmemeliydiniz. Niçin iğfal ettiniz ? Diye sorma gereksinimini duydum. Kendileri de, “Kürtlerin birliğini sağlamak ve aynı taleplerde birleştiğimiz göstermek için imzalama kararı aldık” deyi verdi. Oportünistler her zaman inanmadıkları şeyleri de yer yer savunur göründüklerinden, ne zaman ne tür bir tutum alacakları belirsizdir, programlarını dahi daha ilk adımda tahrip ederler. Hiç bir zaman güçlü ve tutundukları bir değer yargı sistemleri olmadığından, güven veremezler. Daha önemlisi kirli ve oportünist pratiklerini kulağa hoş gelen uydurma gerekçelere bağlamayı da bilmektedirler. Söz konusu olan Kürtlerin birliği ise, bu bir bildiri ile sağlanmaz, örgütsel olarak sağlanır. Söz konusu olan Kürtlerin birliği ise, bu İttihatçı–Kemalist Türk ordusunun kabul ve referanslarının Kürdistan koşullarına indirgenmesinin ifadesi olan ve APO nun kendi örgütü aracılığı on yıldır sayıkladığı Demokratik Cumhuriyetçilik ile Fransa nın dönem başkanı olduğu Avrupa Birliğinin bireysel haklar konseptinin kabul ve referansları çizgisinde değil, Kürdistan ulusal mücadelesinin kabul referans ve ihtiyaçlarında sağlanarak savunulur. Söz konusu olan Kürtlerin ve Kürdistan nın birliği ise, bu dışardan tetiklemelere ve istemlere göre yönlendirmeler neticesinde olamaz, iradi ve içsel gerçekleşmek zorundadır. Bu yaklaşım dışındaki bütün birlik anlayış ve pratikleri; Kürt ve Kürdistan açısından bakıldığında, hiç kuşkusuz kirlidir ve aptalcadır. Ortada bir örgüt olsaydı, Avrupalı Mesut un telefonda ve bir yazısında söz konusu bildiriyi met etmesi üzerine, yandaşlarının bunu TEVKURD görüşüne de dönüştürmesine razı olamazlardı. Bütün bu olay ve olgular eleştirdiğimiz omurgasız takımı ile bireylerin esasen örgüt, kadro ve mücadele adamı niteliği taşımadığını, Kürdistan devriminin temel sorunlarından birinin alternatif örgüt, ekol, kadro olduğunu ve bu sorunların çözümünün de çok büyük ölçüde yeni kuşaklar üzerinden sağlanması gerektiğini belgeledi. Parti veya bir çatı modeli Örgüt kuralım diye kitleyi toplantılara çağıran bu kişilikler, esasen örgüt olmaktan kaçan ve korkan kişilerdir. Kendilerini ve ailelerini korumacı özellikleri nedeniyle, çocukların dahi politikadan uzak tutan ve örgütleyemeyen bireyler olduklarını gördük. Bu yıl yapılan son Tevkurd Kongresine katılmama için mail yoluyla davet edilmem üzerine, “Tevkurd kongresi ve Temel Sorunları” başlıklı yazımda da katılımcı eğilim ve bireylerin anlayış, tarz ve kişiliklerinden kaynaklanan sorunları bir daha olgusal olarak ortaya koyarak, bunları terk etme iradesi olmaksızın oluşturan yapıdan hiçbir şey çıkmayacağını, bu tür bir iradenin esas alınmaması nedeniyle ayrıldığım çalışmaya dönmeyeceğimi yazarak deklere ettim.

Sayın İlhan GÜNER siz, bu hususların tümünü bilmenize rağmen, defalarca tekrardan gönderdiğiniz mailinde: "Yazınızda Sizin yönlendirmeniz olmasaydı, Sürmeli Otel toplantısı fiyasko olacaktı gibi zımni bir dokundurmanız var.(cehaletimi bağışlayın ama ben bu anlamı çıkardım) Bu bağlamda benimde size bir önerim var. (Benzemeyi hiç istemediğinizi bildiğim İmralı sakini KÜRD ULUSAL HAREKETİNİ kendisi ile başlatıyor. Ona göre öncesi en iyimser tabirle fasa fiso.) Aman dikkat. Kürtlerin tarihi bir kişi ile başlamadı." demektesiniz.

Eğer sizin bu eleştiriniz lakırdılar üzerinden şekillenmiş ve yönlendirilmiş olmanız nedeni ile ortaya çıkmış dayanaksız bir dedikodu değilse, gerçekten de sizin de belirttiğiniz gibi cehaletinizden kaynaklanıyor. Ancak aydın ve siyasetçi sıfatını kullanan kişilerin cahilce yaklaşımlarını bağışlama yanlısı değilim. Bu nedenle karşı eleştirilerimi almak durumundasınız. Beni eleştirme hakkınız var, ama beni takip etmiş olmak ve eleştirilerinize dayanak koymak şartıyla eleştiri hakkınız olduğunu bilmek zorundasınız. Bir dayanak konulduğu sürece; eleştiri doğru yada yanlış bulayım, sert veya yumuşak göreyim, her halükarda değer veririm, yararlanırım. Ancak sizin eleştirileriniz hiç bir olguya dayanmayan lakırdılar ile yönlendirilmişliklerin ürünüdür. Her şeyden önce, Sürmeli Oteli ve sonrasından tarih yaratan bir oluşum ve eylemsellik çıkmadığını, bu nedenle söz konusu süreci pekte önemsemediğimi yazdım. Ayrıca benim Kürt ulusal hareketini kendimle başlattığıma ve öncesi tarihteki mücadeleleri yok saydığıma dair bir ima, veya tespitim, yada davranışım varsa, önce bunu gösteren bir delil ve dayanağını (bulgusunu) ortaya koymalısınız. Bu tür bir imam dahi yokken, önce olmayan şeyi kendi başınıza ve benim adıma üretmeniz ve sonrada bu uydurma üzerinden eleştiriye yönelmenizin eleştiri ile bir ilişkisi bulunmamaktadır. Sizler eleştirmeyi bilmiyorsunuz, benim görevim size eleştirmeyi öğretmektir.Siz eleştirilmeyi ve eleştiriyi kabullenmeyi de bilmiyorsunuz, eleştiri geleneği oluşmamış bir toplumun bireyi olduğunuz gibi, toplumumuza eleştiri geleneğini oturtma gibi bir çabanızda bulunmamaktadır. O zaman diğer bir görevimizde eleştiri geleneğini toplumumuza ve sizlere taşıyıp oturtmaktır.

Anlayışımın ne olduğu sorgulanacak ise : 1995 te yazdığım, 96 da yayımlattığım Kürdistanlı Filozof Ehmedê Xanî adlı kitabımda ve 1998 de yayımladığım Bilim Tarih ve Metodoloji adlı eserim ile www.kurdistana-bakur.com adlı sitesi ile diğer sitelerde asılı olan ve son üç yılda yazdığım 30 makalede, Kürt ulusal mücadelesinin en önemli ikonaları olarak Zend Avesta adlı kitabında barbar Turanilerin saldırılarına karşı bağımsız merkezi devlet arayışında olan ve bugün Alevîliğin (Kızılbaş-sersor), Kakaîliğin (en el hak-yaristan), Durzîliğin, Mazdekiliğin ve Ezîdîliğin, Manîciliğin de temeli olan Kürt ulusal din ve inancı Zerdeştîliği yaratan HZ. Zerdeştî, Moğolların saldırısına karşı divan adlı kitabındaki dizelerini ok olarak kullanan Melayê Cizîrî yi, Mem û Zîn isimli eserinde bağımsız devlette çözümü bulan Ehmedê Xanî yi, ve bu düşünürlerimizin eserleriyle bilinçlenerek ilk 40 yakın ayaklanmaya önderlik eden medreseli aydınların mücadeleleri yanında, 70 li yıllardaki ulusal bağımsızlıkçı eğilimlerin çalışmaları üzerine oturtulmuş, tam bağımsızlıkçı bir çizgiyi esas aldığım ve modernize etmeye yöneldiğim görülmektedir. Geçmişin ulusal bağımsızlıkçı eğilim ve bireylerinin önemli bir bölümü, değer yargı sistemlerini yozlaşmaya terk ederken, yada sağlam bir duruşla bağımsızlıkçı çizgiyi savunmazken, son on yıllık süreçte, hem sömürgeci devletlere karşı hem de içerdeki işbirlikçilerine ve sizler gibi oportünist konformistlere rağmen en sağlam şekilde savunmaya devam ediyoruz. Bilim Tarih ve Metodoloji adlı kitabımda, “tarih;ulusların sınıfların ve kitlelerin hareketidir, kişi hareketi ve bibyografiyası değildir. Kitleler ve kitle hareketleri olmaksızın hiç bir birey rolünü oynayamaz”, tespitini yapmıştım. Bu sözümü duvarınıza aşınız, belki size lazım olur. Sizin gibi okumadan ve bilmeden, takip etme gereksinimi duymadan düşünce sahibi olan ve eleştirmeye kalkan aydınlarımız çoğunluktadır. Bu durum Kürdistan devriminin temel handikaplarından dır. Zerdeşt in merkezi devlet arayışını kaç kişiniz okumuş ki ? Ehmedê Xanî yi analiz edip bugünkü kuşaklara aktarmayı hanginiz iş edinmiş ki ? Büyük filozofu hanginiz analiz edebilmiş ki ? Melayê Cizîrî nin divanını kaç kişiniz okuyup analiz etmiş ki ? Ben her zaman, Kürt ulusal mücadelesini Zerdeşt ten bu güne kadar ki bütün temel çabalar olarak değerlendirdim. Öncesi Kürt tarihini de hiçbir zaman göz ardı etmedim. Hz. Zerdeşt î, Melayê Cizîrî yi, Ehmedê Xanî gibi yurtsever devrimci mücadelenin ilk ve temel ikonalarını ortaya çıkarıp, en temelden başlayarak Kürdistan ulusal mücadelesinin ideolojik politik çizgisini modernize etmeye çalıştım, çalışıyorum. Ben modernizasyon fikri ile çalışırken, kavram düzeyinde dahi modernizasyon düşüncesi sizlerde ortaya çıkmışımıdır ? Şuna emin olun, benim ölü halim sizlerden daha derin bir tarih ve ideolojik politik bilinç derinliği ile beraklığına sahip olacaktır. Bu durumda eleştirinizin dayanaksız bir lakırdı ürünü olarak ortaya çıktığını, veya cehaletinizin ürünü olduğunu kabul edebileceğinizi umuyorum. Daha kötüsü, henüz eleştiri geleneği oluşmamış toplumumuzda, feodal değer yargılarından kopamamış aydınlarımızın önemli bir bölümünün; “yen kırılır içerde kalsın ve eğer içerde bırakılmıyorsa, bırakmayan benim düşmanımdır” anlayışı ile eleştiriye yaklaştığını da biliyoruz. Bu yaklaşım, sizlere de hakim görülmektedir. Benim çeşitli dayanaklar üzerinden, oportünist kavramı ile eleştiri yapmam bile, tepkinizi çekmiş görünmektedir. Tevkurd kongresinde yaş ortalamasının 50-55 olmasını (yaşlı olmasını)eriştirmem, bunların genç kuşakla iletişim kurup örgütleme, harekete geçirme niteliğinin olmadığını belirtmem ve kendilerinde bir takat, sinerji, enerji, irade olmadığını işlemem, siyasetin oportünist yerinde konumlanmalarına işaret etmem, aliye ve işe bağımlı, ayrıca kendileriyle çocuklarını riske etmekten kaçınan kişiler olduklarını ortaya koymam, ihtiyaçları tükettiklerini ifade etmem tepkinizi çekmiş görünmektedir. PSK nin lideri olduğu basınca söylenen kişiye Avrupalı Mesut diyerek, mülteci konumunda ısrar edişini eleştirmemde tepkinizi çekmiş ki, bu kişinin 30 yıla yakındır Avrupa da mülteci olduğu bireysel ve ailesel ihtiyaçları ayrık tutulursa, siyasi çizgisinin seslendirdiği anlayışı Diyarbakır da meydanda söyleme önünde bir tek engelin dahi kalmadığı ve üstelik adam öldürmemiş bu kişiliklerin, 80 öncesinde adam öldürdüğünün sabit olduğunun düşünülmesi halinde dahi, soruşturmalarının zamanaşımına uğradığı aşikardır. Ayrıca kapalı mücadeleyi esas alanlar açısından ise, hiçbir soruşturmanın önem taşımayacağı da tartışmasızdır. Buna rağmen eleştirilerime tepkilisiniz. Tamamda kardeşim, bu eleştiriler bile sizde tepki oluşturuyorsa, nasıl eleştirelim ? Eleştiri nasıl olabilir ki ? Sen ve arkadaşlarınıza gözünüzün üstünde kaşınız var desem, yine kırılmaz mısınız ? Sizler, biraz da başka ülkelerin eleştiri geleneğini de okuyun, bilin, öğrenin. Örnegin Mao nun, lenin ve Troçki nin, Marks ın Engels in, Roja luksemburg un eleştirilerini bir okuyun. Kendi arkadaşlarına eleştirilerini bir okuyun. Bunları esas almam diyorsanız, burjuva basınındaki eleştirilere bir bakın, o zaman benim eleştiri üslubumun değerini anlarsınız. Dini kavram ve yaklaşımları esas alacaksanız, eleştiride münafık kavramını fazlaca kullandıklarını bilmen gerekir. Kaldı ki eleştiriye konu ettiğim eğilim ve kişilerin çoğunluğunun başka kişi ve eğilimleri, yada kendileriyle görüş ayrılığına düşen kişileri ajan-hain-hırsız- gibi kavramlarla nitelendirdiğini ve başka örgütler tarafından da bu şekilde nitelendirildiklerini bilmeniz gerekir.

Örneğin Kemal Burkay ın, Melik Fırat ın, Serafettin Elçi nin Apo ya ve Apo nun da; Kemal Burkay a, Melik Fırat a,Serafettin Elçi ye ve Sertaç Bucak hakkında kulanmış olduğu güncel nitelendirmeleri düşünün. Ben dayanak olmadan bu tür polisiye kavramları kullanmam, kullanmadım. Ama şunu da bileceksiniz, siyasetin belli kavram ve kategorileri vardır, bunlar eleştiride kullanılmadan eleştiri yapılamaz. Her nedense aydın ve siyasetçilerimiz eleştiriye karşı bir balon inceliğinde bir ruha sahip görülmekte ve ilk toplu iğne darbesinde de büyük bir gürültüyle patlamış izlenimi vermektedir. Bu kadar dayanaksız ve ince olanların, ya siyasetle ilgilenememesi gerekir, yada her zaman pratik açından doğru devrimci tutumun sahibi olmaktan taviz vermemesi gerekir. Yahut da eleştirenleri kabul etme olgunluğunu gösteri yararlanabilecek durumda olması gerekir. Eleştiriyi düşmanlık ve hakaret mi sanıyorsunuz, yoksa eleştiriden korkuyormuşsunuz ? Olguya dayanan eleştiriden korkanlar,küfür veya düşmanlık şeklinde algılayanlar ve otokritik geleneğinden yoksun olanlar, devrimci ve bilimsel olamaz.Aynı şekilde olguya ve bulguya dayanmadan eleştirilerde bulunanlar; devrimci ve bilimsel olamaz.

Buraya kadar yazdıklarım ilk sorunuz açısından tatmin edici olmadıysa benim mi, yoksa eleştirdiğim bütün eğilim birey ve sizlerin mi APO ya benzediğini karşılattırma yoluyla da değerlendirebiliriz. APO, ülke-ulus-bağımsız iktidar-örgütün program genel iradesini üste tutma yerine, şürekası ile kurduğu sistem çerçevesinde bunları hiçleştirdi. Kendi kültünü her şeyin üstüne çıkardı. PKK liler açısından değer denince, akıllarına sadece APO gelmekte, üsttün tutulması gereken hiçbir değer ise, değerleri olmamaktadır. Kürt çalışma Grubunda yer alan eğilimler ile temsilcileri ise, 80 darbesi ile yenildiklerinden, tabanlarını kayb ettiklerinden ve lider çıkaramadıklarından, örgüt niteliğini kaybetmiş eğilimlerini; ülke-ulus-bağımsız iktidar değerlerinin üstüne çıkararak yaklaşmaktadırlar. Bu nedenle ulusal ihtiyaçları üretme yerine, tüke tmeyi esas almaktadırlar. Birlik örgütü ihtiyacının eğilimlerinizin ihtiyaçları için ne hale getirildiği aşikardır. Birlik örgütü olması gereken TEVKURD ün sivil bir yapı olarak şekillendirilmesi ve programının iğfal edilmesi; eleştirdiğim eğilimlerin bu yapıya kullanmacı yaklaşmasından kaynaklanmıyor mu ? Örgütleriniz yirmi yıldan fazla bir süredir örgüt olmaktan çıkmış olmakla birlikte, hala bu eğilimciklerinizde ısrarınız ve bunları ülke ile ulus çıkarının ve de çatı örgütünün ihtiyaçları üzerine çıkarmanız da, APO nun kültü için tüketme sisteminin benzer bir iz düşümüdür. Bizim açımızdan ise, her şey ülke–ulus bağımsız iktidar ile bunların çakırına koşturulmuş çatı örgütünün ihtiyaçlarına bağlıdır ve hiçbir şey bu değerlerin üzerine çıkarılamaz. Pratiğimizde bu durum sabittir. APO ve PKK bağımsızlık çizgisinin savunusu olarak ortaya çıktı ve kendinden önceki örgütlerin savunduğu çizgi ile tabanı aldıktan sonra, devlet kontrolünde tüketme sürecine geçti. Kesin kopuş stratejisinden ve Kürdistan merkezli bakıştan, Türkiyeliliğe, yani Türkiye merkezli bir anlayışa geldi. Belki başlangıçta da bu çizgi temelinde her şeyi tüketmek üzere görevlendirilmişti. Sizler ve eleştirdiğim diğer eğilimler ise, büyük oranda geçmişten beri Türkiye merkezine bağlı bir Kürdistan çözümünü savunuyorsunuz, bir kısmınız ise, APO gibi bu çizgiyi açık savunma noktasına getirildi. Fakat APO gibi bir günde kongre kararlarını, Tevkurd programını ve özel eğilim söylemlerinize tecavüz ederek, Demokratik Cumhuriyetçilerin on yıldır sayıklamakta olduğu ve özünde de devletin kabul ve referansları nın yansıması olan bildiriye imza attınız. Yeni ordunun Apo nun ve Fransa nın bireysel haklar konseptinin altına imza attınız. Biz ise, buna karşı bir bildiri yazarak ve 1013 kişinin imzasını toplayarak, işbirlikçi bildirinizdeki görüşlerin Kürt ve Kürdistani olmadığını, ısmarlama olduğunu, işbirlikçiliği meşrulaştırma ve Kemalizm’in bugünkü ihtiyaçlarını karşılama ihtiyacından doğduğunu ortaya koyarak ulusumuzun gerçek taleplerini ve sorunun özünü ortaya koyduk. Biz bunu yapma cüretti gösterirken,”gücümüz yok birkaç kişiyiz” demedik, ”işbirlikçi bildiriyi imzalayanlar zavallıdır, biz ideolojik politik değerlerde onlardan güçlüyüz, haklıyız ve yurtsever devrimciyiz. Ulusumuzun gerçek taleplerini ve sorunun özünü ortaya koyup savunmaya devam etmeliyiz.” dedik.

APO nun Tc ye geldiğinde veya getirildiğinde, partisinin programına ve bir hafta önce yapılan 6 kongre karalarına tecavüz ettiği bilinmektedir. TC ye geldiğinde diyorum çünkü gerçekleşen komplonun APO ya değil, Kürt ulusuna olduğunu ve İmralı sakinin halkımız ve ülkemize kurulan komplonun bir parçası olduğunu, yada en azından bir parçasına dönüştürüldüğünü düşünüyorum. TC ye geldi diyorum, çünkü gelişinden sonra barış grubu adı altında başka bir grup teslim ettiği gibi, kardeşi Hz OSMAN da onunla aynı özü taşıdığından, teslim olmak üzere dönüş hazırlığı yapmakta olduğu Internet sitelerinde yazılıdır. Sizlerinde kongre kararlarına ve programlarınıza tecavüz ettiğiniz ispatlıdır. APO, Kemalizm’in işbirlikçisi ve borazanıdır, siz değer eğilimlerde eğer açıkça işbirlikçilik ve borazanlık yapmıyorsanız dahi, Kemalizm den kesin kopuş stratejinizin olmadığı aşikardır. Bizim stratejimiz ise; İttihatçılık ve bunun hem kendisi hem de devamı olan Kemaliz imin, Arap Basçılığının ve İran fundementalizminin tümden reddiyesi üzerine kurulu olan kesin kopuş stratejisidir. Siz ve eleştirdiğim diğer eğilimcikler, 9 kişilik yürütme kurulunda çoğunluk oyu ile karalaştırılan örgüt modelinin, yapılan kongrede değişiklik önergelerimle değiştirilmesinin oylanmaması için, verdiğim önergelerin, yürütme kararı nedeniyle oylanmayacağını savunarak bu anti demokratik ahlaksızlıkta birleştiniz. APO nun partisinde ve alt kurumlarında da birkaç kişi kararları önceden alır, ve yapılacak kongrelerde de bu kararların dışında hiçbir şeyin gündemleşmemesini, oylanmamasını sağlarlar. O Zaman da hem sizlerin, hem de APO nun müritlerinin kitleye ve halka, bunun yanında kendi görüşlerine güvenmedikleri, kongrelerin katılımcılarını dahi bir özne değil, nesne durumuna düşürdükleri anlaşılmaktadır. Bu konuda da kirli tarzınız ortak olmakla birlikte, APO ve sizler gibi eleştirdiğim eğilimciklerin ağızlarından demokrat ve demokrasi sözcüğü de düşmemektedir. Demokrasi ve yönetim anlayışınız aynıdır. Hepiniz Kürdistanlı değil, önce Türkiyeli olduğunuzu da ispatladınız. Bir bildiride Lozan sınarlarının tartışılmayacağı taahhüdünü kendinizce birlikte vererek, ulusumuzun iradesinin dışındaki bölünmüşlüğünün bekçisi oldunuz. APO ve tarzını esas alan PKK si, doğru dahi olsa eleştiriye tekamülsüzdür, küfür sayar, gerçekliğini ikrar etmez. Sizlerin tarz ve yaklaşımında da ayını şey var. Apo eleştiriden korkar, eleştiri kültürü yoktur, siz ve diğer eğilimciklerde de bu durum gözlemlenmektedir. APO da iç içe geçmiş küçük burjuva kurnazlığı-köylü kurnazlığı ve feodal komploculuk var. Eleştirdiğim eğilimleriniz de kendilerince iş kotarmada küçük burjuva kurnazlığı ile köylü kurnazlığına baş vurmaktadır. Biz, Demokratik Cumhuriyetçilerin, mevcut ulus dışı çizgi ve siyasetlerini terk etmeksizin, onlarla aynı çatı altında olmamayı samimi ve kararlı savunurken, siz diğer eğilimler ise, var oyan çizgilerine rağmen gelmeleri için duacı oldunuz. Liderleriniz aracılığı ile birbirlerinize ajan demenize rağmen, Apo ve Demokratik Cumhuriyetçilerin bir nebze de olsa sizi nesne değil de, özne gördüğünü söyleyip kapıyı sizlere açarlarsa koşa koşa onların çatısının altına gidersiniz. Listeyi olgulara bağlı olarak uzatabilirim, ancak benzerliklerinizin fazla ve temel konularda gerçekleştiğinin anlaşıldığını sanıyorum. Ancak bu temel konulardaki benzerliklerinize rağmen, tahribatınızın daha az olduğu kesindir. Fakat bu azlığın önemli bir bölümünün cisimlerinizin PKK nin cismine göre çok küçük olmasından kaynaklandığını, ve devreye benzer cisimlerden küçük olanların küçük yer ve büyüklerinin ise daha büyük yer yakabileceği olgusunun girdiğini unutmayınız.

Malinizde devamla; "Yaşamlarının önemli bir bölümünü halkının kurtuluşuna adamış kişileri "oportünist", ve yaşlı" "Avrupalı" vb sıfatlarla küçümseyince, siz "büyümsenmiş mi" oluyorsunuz" demektesiniz.

Zayıflıklar üzerinden büyüme ve güçlenme anlayışım olmadı, olamaz. Kurduğunuz bu cümlede ise, ağır bir abartı da vardır. Sizlerin çarpık siyasi anlayışını, yaklaşımını eleştirmem, aslında ya düzeltmeye katkı yapma, yada siyasetin dışına iterek politikayı götürebilecek bir kuşağa yer açma amacı taşıdığı gibi, halka doruyu işaret ederek, toplumsal görevimi yerine getirme, inançlarımın gereğini yapma, ideolojik politik çizgimin mücadelesini içerde ve dışarıda ortaya koyma amacını taşımaktadır.Aynı zamanda ihtiyaçları üretme ve geliştirme yerine, tüketmeyi doğuran yaklaşımlarınızın tahribatlarını engelleme, yada sınırlamayı amaçlıyorum. Bunu yaparken, sizlere eleştiri geleneğini taşımış da oluyorum. Bu bir karşı tepki oluştursa da, açıkçası böylesi bir sonuç ta ortaya çıkmaktadır.

Yine mailinizde devamla; "Küçümsediğiniz bu örgütlerin (elbette eksikleri ve yanlışları olabilir) son iki yıl içinde yaptıkları doğru şeyleri sahiplendiniz mi." demektesiniz.

Benim eleştirilerim doğru yolda olmadıklarını ve ulusal ihtiyaçları tüketme pratiğini paylaştıklarını göstermektedir. Hani Diyarbakır daki üç kişinin 30 yıldır Avrupa da olan iki kişiyi arayarak söz konusu birlik çalışmasında tavır belirlediğini yer yer yansıtmalarını traji komik yanıyla iyi bir karikatür olarak unutamam. Küçümsemekten farklı olarak, bunları örgüt saymıyorum.Sizin örgüt saydığınız bu gurupçuklar hiçbir teoride örgüt değildir. Burjuva örgüt teorisinde de, leninist örgüt teorisinde de bunlar örgüt değildir. Üç beş kişi bir araya gelince kendini örgüt ilan ediyor. Binlerce yada on binlerce kişiden üç beş kişiye düşüp yaklaşık 30 yıldır örgüt niteliğini kaybetmiş, mülteci yaşayan ve içerde birkaç kişiyle temsil edilenlerde kendini örgüt sayıyor. Bu tiraji-komik bir durumdur. Bunlar direnişçi bir mücadele örgütünde yer almayı kendilerine yapılmış zülüm gördüklerinden, işlevsizleşmiş, aşınmış hiç bir ihtiyaca yanıt vermeyen, yenilmiş, umut ve sinerji yaratma imkanı kalmamış eski eğilimlerinde ısrar ederek ve üstelik yaratılması gereken direnişçi birlik örgütünü dahi bu işlevsiz marjinal eğilimleri için kullanmaya çalışarak, birlik ihtiyacını tüketmektedirler. Bunlar ve sizler için ihtiyaca yanıt vermeyen eğilimleriniz bir mücadele aracı değil, mücadele etmemek ve büyük bedel ödememek için bir sığınma yeridir. Sığıntı eğilim ve kişilikleri eleştirmeyeceğim de, kimi eleştireceğim ? Pratik açıdan bitmiş eğilimlerine sığınanlar ve ihtiyaçları (örneğin alternatif olacak yeni bir gelenek yada direnişçi birlik örgütünü) bu eğilimleri için kullanıp tüketenler, direnişçi birlik örgütünün oluşması halinde, daha büyük emek ve daha büyük bedelleri sırtlamak zorunda kalacaklarını bildiklerinden, direniş örgütünü istemezler. Tevkurd içerisinde bulunanların eğilmelerini örgüt dahi saysak bir araçtır, amaç görülmesi safdilliktir. İşlevsel olanı yaratmak gerekirken, işlevsizleri işlevli olacak aracın üzerine çıkararak yaklaşmak; Ulusal ihtiyaçları üretip yaşam geçirme yerine, teorik bazda konuşarak pratikte tüketme sonucunu doğurur. İhtiyaçlara yanıt vermeyen ve aşınan eğiliminde ısrar ederek ihtiyaçları bunun için kulan anıp tüketenler, özü itibari ile kendi ürettiği araca veya puta karşı köle haline düşmüş, iradesi kırılmış ve özgür harekat etme özelliği kalmamış olanlardır. Bunların putçuluklarına ve kırılmış iradelerine işaret ederek, bunun zararlarını ortaya koydum, koyuyorum. Put kırıcı olmam sizlerde hoşnutsuzluk yaratıyor olmalıdır. Sizin örgütten anladığınız şey, hiç bir örgüt teorisinde örgüt değildir. Tevkurd te siyasi bir direniş örgüt değildir, bu modele örgüt diyenler hem örgütü bilmezler, hem de örgütün kuruluşunu istemezler. Tevkurd gevşek ve ip bağlı bağcıklarla bir arada olmaya çalışan birkaç ayda bir bir basın açıklaması yada salon toplantısı yapabilen, şu ana kadar sivil bir tabela yapısı olarak görünmekte olan ve bu nedenlerle bir süre sonra tümden dağıtacağınız oluşumdur. Eğilimcikler ve grupçuklar açısından ben sorayım siz cevaplayın. Psk, üç beş kişiye düşen mülteci bir eğilim olarak bugün örgüt müdür ? Dekap a haftada 5 değişik insan gitmemesine rağmen ve bir kaç şehir dışında teşkilatı dahi yokken örgüt müdür ? Üç beş kişilik Mesop örgüt müdür ? 5 yıldır adına parti demesine rağmen, partileşemeyen ve her dönem bir grubunu kayb eden, bir kaç büyük il dışında teşkilat bile kuramayan HAKPAR gerçekte parti ölçütü taşıyor mu ? İki kişi dışında çalışanı olamayan KOMAL çizgisi eğilim midir ? Bir kaç eski KUK çu ve birkaç eski KAWA cı bugün örgüt müdür ?

Bir kaçı HAK PAR da bir kaçı Tevkurd te ve birkaçı da DEVRİMCİ DEMOKRATLAR GRUBUNDA bulunan eski DDKD liler örgüt müdür ? Bunlar siyasi ihtiyaçlara yanıt veriyor mu ? Siyasi ihtiyaçlara yanıt vermeyen bu eğilimlerin yerine ivedi görev ve ihtiyaçlar için, ulusal ihtiyaçlara yanıt verecek örgütü hep birlikte oluşturma yerine, aşınmış anlayış ve tarzlarında ısrar etmenin devrimcilik ve yurtsever sorumlulukla ilişkisi var mıdır ? Sizin örgütten ne anladığınızı siyasi teoriler veya Ülkemizin pratik ihtiyaçları çerçevesinde anlamıyorum. Sizlerin örgüt anlayışına değer vermiyorum. Bu tür bir yapı oluşturup örgüt ilan etmek kolay olmakla birlikte, örgüt olmayacağını, kendini ve halkı aldatacağını biliyorum. Ben örgütten farklı şeyler anlıyorum. Sizlerin ne Marksist teorisine, ne burjuva teorisine ve nede pratik ülke ihtiyaçlarına oturan bir örgüt anlayışınız var. Hatta dincilerin örgüt anlayışı dahi, sizlerin örgüt anlayışından daha gelişkindir. Kapsayıcı olan direnişçi çatı örgütü veya ülke–ulus bağımsız iktidar paradigması temelinde birleşen bir parti ( yeni gelenek ) tercih edilseydi, alternatif olma ihtimali vardı. Ancak Tevkurd teki birey ve eğilimler kendi oportünist durumlarını aşma yerine, sürdürmeyi esas aldılar. Bu nedenle Tevkurd sivil yapılanmasından direnişçi bir birlik örgütü çıkması mümkün değildir, Avrupa da pek çok birlik kurma denemesini fiyasko ile sonuçlandırmada mahir olan bu eğilim ve kişiliklerin, aynı özelliklerini Kürdistan nın zeminine de taşıma çabalarını gördüğümden ve başka irade görmediğimden eleştiriyorum. Bunların halka sahte umutlar yaratıp, gerçekte ihtiyaçları tüketmeyi esas aldıklarını ve bu tutumlarından vazgeçme ihtimallerinin olmadığını gördüğümden ayrıldım. Diyarbakır da yapılan meclis toplantılarına dahi, 40 kişilik meclisin yarısı evinden kalkıp toplantıya dahi gelemeyecek kadar keyfi ve gevşek idi. Bu duruma karşı bir disiplin ve yaptırım hukukunun oluşturulup pratikte uygulanması talebimde kabul görmedi. Birlik örgütü ve alternatif oluşturmayı tartışıp kitleye tartıştıran kişilerin, işin ciddiyetinden uzak birey ve eğilimcikler olmalarını hiçbir zaman hazm edemedim. Gevşek yapılanmaların sömürgelerde tarih yaratması olanaklı değildir, ayda bir yapılacak bir basın açıklaması ile mücadele edilemez, tarih yaratılamaz. Bu türden mücadele tarzı önemsenemez. Eğer kendi meşruluğunu esas alan ve sivil itaatsizliği temel alan bir yapı tercihi olsaydı; sık sık sokağa çıkmak zorunda olduğu gibi, herhangi bir uydurma bahane ile sömürgeci devletin referanslarını içeren bildiriye de imzacı edilmezdi. Sizler birkaç ayda bir yaptığınız basın açıklamalarına, salon toplantılarına dahi bu kadar çok önem verip abartıyorsanız, zaten sokak ve caddelerdeki mücadelenin neferi olamazsınız. Beraber çalıştığım bir buçuk yılık süreçte de bütün eleştiri ve dayatmalarıma rağmen, bu eleştirilerimden yararlanmadılar, gereğini yapmadılar ve benim gereğini yapmama da imkan vermediler. Çünkü varolan iradesizlik, takatsizlik, kaçkınlık putçuluk ve oportünizm hepsin de şu veya bu ölçüde vardı. Bu durumda, sizinle neyin üzerinden tartışayım, buna siz karar verin. İçinizde siyasi teori ve kategorilerle ülke ihtiyaçları üzerinden tartışma derinliği olan bireylerde yok. İçinizde olguya dayanan eleştirilerimi ve dolayısı ile gerçeğini kabul edecek güçte adam da yok. Kendi gerçeğinizin inkarcısısınız, siz kendi gerçeğinizi inkar ettikçe, hiç kuşkusuz üzerinize daha fazla geleceğim.

Devamla mailinizde ; "Tevkurd dan ayrıldığınız 2 yıl içinde hangi "ulusal örgütlenmeleri yarattınız. Yoksa siz bu örgütlenmeleri, yaratınızda MEZOP, KADEP VE HAKPAR mı sizi engelledi. Bildiğim kadarı ile bu örgütlerin Demokratik cumhuriyetçiler gibi kitleselleşmemelerinin engeli DC ciler değil, olsa olsa kendilerinin yerince çalışmamalarıdır. Bu nedenle merak ettim acaba sizi onlar mı engelledi" demektesiniz.

Bu meselede de sizin gibi düşünmüyorum. Tersine sizlerin siyasi körlük içinde olduğunuzu düşünüyorum. Bu eğilimlerin kitleselleşmemelerinin esas nedenleri; 80 de yenilmiş kişi ve eğilimler olmaları, halkı taşıma kapasite ve gücü olan kadrolar olmamaları, uzun yıllar siyasetin oportünist yerinde kalmayı tercih ederek, uzun yıllar pratik mücadeleden uzak durmaları, halkta güven yaratacak nitelikte olmamaları, sinerji, enerji irade ve takatlerinin zayıf olması, tam direnişçi bir çizgiden kaçmaları, aileye-işe bağımlı olmaları, en önemlisi siyasi misyonunu 80 de tamamlamış ve halk için umut olma niteliği yaklaşık 30 yıldır bulunmayan eğilmelerle, anlayış ve tarzlarda ısrar etmeleri ve üstelik bu gerçeklerini kabul etmeye ve değiştirmeye yanaşmamalarıdır. Militan kadro niteliğini taşımayanlar, siyasetin açık veya kapalı zeminde de militanca çalışamaz. Pratik açıdan sömürgeciliği cepheden karşısına alamaz. Sömürgelerde kesin kopuş stratejisi temelinde direnişçi ve tam bağımsızlıkçı çizgiler ile kadrolar dışında, kimse anlamlı bir tarihin yaratılmasına öncülük edemez. Hakpar, Dekap, Mesop, PSK kendi asgari programlarını çiğneyerek ve Tevkurd daha ilk adımda demokratik cumhuriyetçilerin ve Apo nun genelkurmayca dikte ettirilmiş anlayışına göre yazılmış ve Paris Kürt Enstitüsü tarafından pazarlanmış sözde çözüm bildirisine imza atarak, asılında dilendirmiş olduğu düşünceleri bile taşıyamadığını, kendi düşüncelerine karşı dahi oportünist olduğunu belgelemedi mi ? İkili konuşmalarda demokratik cumhuriyetçileri eleştirip, sonrada demokratik cumhuriyetçilerin on yıldır dillendirdiği işbirlikçi görüşlerin altına imza atarak, “ çözüm budur “diyenler, nasıl alternatif çizgi siyaset ve örgüt olsun ? Demokratik cumhuriyetçiler bunlara kapı açsa ve bunları nesne değil de özne görebilse, bunlar kendilerini onlara kabul ettirmek ve gitmek için hazırdır. Çünkü kendilerine güvenleri yoktur. Kendilerine, siyaset yapmak açısından güvenmeyenler, alternatif yaratamaya yönelemez, fazla bir şey yapamaz. Tabi ki bunlar mevcut halleriyle hiçbir şeyde ilkeli olamaz, ilkeli olmayanlara da siyaset teorilerinde oportünist denilmektedir. Bunu anlamıyorsanız, ben ne yapabilirim. Programlarına tecavüz ederek çözüm sunanlar oportünist değil de, nedir ? Biz direnişçi birlik örgütü kurmak üzere projeyi bütün illerde tartıştırarak hepimiz savunduktan sonra, işin sonunda üstteki uzlaşma ile yerel teşkilatı olmayacak, adında Kürdistan barındırmayacak, sözcülük sistemi ile çalışacak ve karaları üst örgüt olarak eğilimcikleri dahi bağlayamayacak, basın açıklaması ve kapalı salon toplantısı yapabilecek sivil bir yapıda anlaşmaları ne anlama gelir ? Yapılan birlik örgütü çalışmasında 300-400 kişi toplayıp, kendilerini demokratik cumhuriyetçilere kabul ettirip pazarlamada kullanmak istediler. Sadece kendi şahıslarını ve eğilimciklerini özne olarak kabul ettiremiyorlar. Bu durumda örgüt adamı ve mücadele adamı niteliğini taşımadıklarını, alternatif örgüt yaratma niteliklerinin bulunmadığını ve kendilerine güvenmediklerini göstermekteydi.

Demokratik Cumhuriyetçilerin bu eğilim ve bireyleri kabul edip özne yapması için birlik örgütü ihtiyacını kullanıp tüketmek yerine, gidip kapılarını doğrudan çalsalar daha dürüst olur. Hem çatı örgütü diyip, hem de hiçbir ihtiyaca yanıt vermeyen eğilimciklerinin çıkarı ve çizgisi için çalışmayı kullanmak, ikiyüzlülüktür. Birlik örgütünün ciddiyetini ve pratik ihtiyaçlarını esas alma yerine, sırf kendini tatmin etmek, ucuza vicdan rahatlatmak, veya komşular çarşıda görsün misali ile çalışmaya gelenlerin de varlığı açık görülüyordu. Direnişçi siyasal örgüt yaratmak üzere, kent kent gezip toplantılar yapmamıza rağmen, kongreden hemen önce yerel açıdan bütün il, İlçe ve kasabalarda örgütlenemeyecek bir yapı kararlaştırarak kongreye götürüp dayatmak, söz konusu eğilimcik ve bireylerin örgüt istemediklerini ve örgüt adamı olamayacaklarını açıkça ortaya koymadı mı ?Doğrudan örgütlenmeyi esas alan bir örgüt için verdiğim önergeyi red etmediler mi ? Bütün toplantılarda sivil itaatsizlik eylem ve çizgisini esas alma ve meşru gördüğümüzü yaşama geçirerek açık alanda Kürdistan ulusal mücadelesinin referans ve ihtiyaçlarını dayatmada anlaşmamıza rağmen, kurulacak yapının adında Kürdistan isminin bulunması önerimi de; “biz açık alanda bu isimi kaldıramayız” diyerek red etmediler mi ? Bu durum sivil itaatsizlik eylemi ve çizgisi ile kendi meşruluğunu esas alam söyleminin boşa çıkarıldığını göstermedi mi ? Karar ve programımızda üniter devlet yapılanmasını red ederiz şeklinde karar alıp ortaya bu tür bir ilke çıkarmamıza rağmen, yaptıkları ilk iş TC nin idari yapısına bağlı bir çözüme imza atmak değimlidir ? Bu durum aynı zamanda asgari bir ulusal programı da taşıyacak birey ve eğilimler olmadıklarını ve söz ile beyanlarına inanmadıklarını göstermiyor mu ? Ben sivil itaatsizliği esas alacağım, devletin kaide ve kurallarını esas asmayacağım diyip, oluşumunun adına da Kürdistan taşımaktan kaçınan oportünist değil de nedir ? Parti kongre meclis cephe gibi bir örgütlenmeyi yaratmayı tartışan ve tartıştıran ancak en sonra üst yapıda hiç kesmenin tartışmadığı ve sivil bir yapı dışında hiçbir modele benzemeyen, doğrudan örgütlenmeyi esas alamayan TEVKURD de karar kılanlar oportünist değil de nedir.? İhtiyaçlara yanıt verecek bir direnişçi birlik örgütü yerine, hiçbir ihtiyaca cevap vermeyen eğilimlerinde ısrar eden, üstelik bu durumdaki eğilimleri için birlik örgütünü kullanıp, ihtiyaçları tüketen kişi ve eğilimler oportünist değil de, nedir ? Bir iç hukuk ve disiplin oluşturmayan gevşeklik ve keyfiliği esas alanlar siyasetin oportünisti değil de, nedir ? Oportünist kavramının anlamını biliyorsanız ve sosyal anlamda küfür sanmıyorsanız, eleştiri geleneğinizde oluşmuşsa bu kavramı kullanmanın yanlışlığını siz açıklayın. Sizlerin bilincini, anlayışını yaklaşımını yüzeysel buluyorum. Tevkurd den ihtiyaçlara yanıt verecek bir direnişçi örgüt çıkmaması için, eleştirdiğim bütün eğilim ve bireylerin bir iç uzlaşması olduğunu gördüğümden, kendimi ve halkı aldatmamak, sahte umutlarla ihtiyaçları tüketmemek için ayrıldım. Benim derdim Kürt ve Kürdistani bakış ve düşüncesi olan ve siyaseti etki bırakan alternatif bir direnişçi örgütün çıkmasıdır.

Bunların temel sorunu mücadele adamı niteliği taşımamalarına rağmen, kendilerini öncü ve komutan görmeleri, ancak bu iddialarının hiçbir gereğini yerine getirmemeleridir. Mücadele adamı olma ve örgüt kurma yerine, basın açıklaması yapabilecek sivil bir yapıyı tercih ederek, günü kendilerince ağır bir emek ve bedel ihtimali olmaksızın geçirmeye yatırmaktadırlar. Bu tür kaygıları olanlar, Kürdistan gibi dünyanın en ağır sömürge koşullarındaki bir ülkede devrimcilik yapamaz, kesin kopuş çizgisini esas alamaz. Eğer Demokratik Cumhuriyetçiler dediğimiz PKK kurumları liderleri APO nun Türk ordusu tarafından dikte ettirilen ve on yıldır sayıkladıkları perspektifler üzerinden ırmağı kontrol altına verip yanlış yönleniliyorlarsa, eleştirdiğimiz eğilimcikler de muslukların suyunu yanlış yönlendirmektedir. Bu durumda kuru yazın sıcağında Kürt ulusu ve Kürdistan susuz bırakılmış olmaktadır. Kürtler on yıldır Kuzey Kürdistan da siyasetsiz ve hedefsizdir. PKK nin Kürt ve Kürdistani bir düşüncesi olmadığı gibi, Tevkurd teki birey ve eğilimciklerinde bir Kürt düşüncesi olmadığı, Kendal Nazan aracılığı ile pazarlanan, Avrupa nın ve dolayısı ile dönem başkanı Fransa nın bireysel haklar konsepti ile Türk ordusunun Demokratik Cumhuriyet adı altında İmralı Sakinine sayıklattırdığı çerçevenin tekrarı olan bildiriye imza atmakla bir daha ispatlanmış oldu. Türk genel kurmayının artıklarının bulunduğu çöplükten oluşturulan Demokratik Cumhuriyetçi anlayışın, daha genel bir çerçevede meşrulaştırılması ve Kemalist referansların güncelleştirilmesi için toplandığı söylenen bin adet imza, bir selpak durumuna düşürülüp temizlemede kullanılarak çöplüğe atıldı. Tabi ki Demokratik Cumhuriyetçilik temizlenip meşrulaşmaz, sadece bin imzanın kirletilip bir paçavra ve kadavra olarak çöpe atıldığına şahit olduğumuzu söyleyebiliriz. Bu durum, Kürdistan da kendilerini kadro aydın veya siyasetçi olarak nitelendirenlerin ne kadar zavallı, birikimsiz ve düşüncesiz olduğunu da gösteren bir olgudur. Ülkemizin temel sorunlarından bir tanesinin kadro sorunu olduğu ve mevcutta kendilerini kadro alarak görenlerin değiştirilip geliştirilmesinden öte,yeni kuşak bir kadroya ihtiyaç olduğu aşikardır. Kürdistan merkezli olmayan hiçbir düşünsel anlayış ve pratiği kabul edemeyiz. Ulusun kolektif hakları ve varlığı, ülkemiz ve toprakları ile iktidarın ifadesi olan bağımsızlık, siyasal mücadelenin vazgeçilmez en üst değerleridir. Bir araç olan örgüt ve örgüt içinde bir nokta olan lider, bu üç temel değerin üzerine çıkarılip, konulamaz. Oysa siz Tevkurd çalışmasına katılan eğilimcikler olarak eğilimlerinizi ve buna karşın Demokratik Cumhuriyetçilerde işbirlikçi ve azan pratik içindeki liderlerini ülke-ulus-siyasal iktidar değer ve hedeflerinin üzerinde tutmakta, ayrıca sömürgeci devletlerin merkezlerinden kopmayacak uyduruk çözümlerin pratiğini de vermeye çalışmaktasınız. Demokratik Cumhuriyetçileri ve diğer eğilimcikleri eleştirmemizin nedenleri bunlardır. Ülke–ulus-bağımsız iktidar konsepti dışındaki her şey geçicidir, ve bütünü ile vazgeçilmez, devredilmez üç üst değerin ihtiyaçlarına bağlıdır. Bu üç temel değere hizmet ettiği sürece de her lider ve eğilime saygı duyar ve değer veririz, buna karşın üç temel değere hizmet etmeyen her örgüt, lider, pratik ve anlayışı eleştiririz. Bunun yanında, üç temel üst değere zarar verme noktasında olan, çelişen veya bu tür bir noktaya gelen her eğilim, lider veya bireyi ise, eleştirmekten öte, red edererek teşhir etmeye yöneliriz. Hiç bir ülke ve halk açısından herhangi bir partinin sürekli varolmadığı ve var edilmeyeceği açıktır. Parti veya eğelimler bir araçken, hedef ve temel amaçların yerine geçiremeyiz, kendi ellerimizle yarattığımız araçların kölesi durumuna düşemeyiz. İşlevsiz duruma düşen her araç bir kenara bırakılır ve yenisi yaratılarak yolla devam edilir.

Araçları amaçların yerine geçirmek yurtsever-devrimcilerin işi değildir. Sadece Demokratik Cumhuriyetçiler ile Tevkurd içindeki eğilim ve bireyleri değil, Güney Kürdistan hükümeti ve hükümetin içindeki eğilmeleri, Güney Batı Kürdistanlı eğilimler ile Doğu Kürdistanlı eğilimleri de bazı hususlarda eleştiriyoruz. Örneğin bu hususla ilgili www.pdk-bakur.com sitesinde asılı yazılarım incelenebilir. Herhangi bir odağa korku, menfaat veya mürit bağları ile kendisini bağımlı hale getirmemiş her kadro, ülke ve ulusumuzun çıkarlarına ters düşen her türlü anlayış ve pratiğin üzerine yürür. Duruş ve anlayışımızın temel özelliklerinden bir tanesi budur.

Kendilerine çevre veya on yıllarını örgütü diyenlerin, hep birlikte 4 yıldır örgüt olamamasını ve koşullarla ihtiyaçları tüketmelerini eleştirmem nedeniyle, Kürt Çalışma Grubundan birkaç arkadaşla ayrılmamdan sonra, iki yılda örgütler yaratıp yaratmadığımı soracak kadar sığ olabiliyorsunuz. Mesele yeni bir çizgi ve geleneği yaratma ise, örgütleme çalışması ister istemez zaman alır. Başarılı olup olmayacağımızı da zaman gösterir. Önemli olan benim doğru yolda olmam ve yurtsever devrimci doğrularıma göre arayış, çalışma ve çabalarıma devam etmemdir. Sizler kendi söylemlerine dahi inancı olmayan ve kısa aralıklarla söylemlerini çöpe atan kişilersiniz. Yani diğer bir farkımız, kendi düşüncelerime inanmam ve çöpe atmamadır. Koşullar ne olursa olsun Kürdistan ulusal mücadelesinin temel değer ve referanslarından ve Kürdistani paradigma ve konseptten taviz vermem ve ihtiyaçları tüketme pratiklerinize ortak olmamdır.

Sizlerin ve Demokratik Cumhuriyetçilerin Kürdistan paradigması ve konsepti bulunmamaktadır. Sizler Türkiye konsept ve paradigmasında birleştiğiniz sürece; bizim görevimiz sizlere karşı ideolojik politik mücadele vermek, hiçbir ilkesi ve çerçevesi bırakılmayan kürdistan yurtseverliği olan bağımsızlıkçı yurtsever devrimci çizgiyi sahiplenmek, geliştirmek, güncel tutmak ve bu temelde alternatif bir ekol ile yeni kuşak kadroların gelişimine yol açmaktır. Kitlelerin sinerji kazandığı ve arayışta olduğu dönem ve koşullara nazaran içinde bulunduğumuz süreçte bu hedeflerimiz çok daha zor olsa da, yapılması gereken en ideal yurtsever devrimci görev budur. Yani Kürdistan yurtseverliği ile bağımsızlık çizgisini ayakta tutmak ve kokuşmuş anlayışları ideolojik politik hamlelerle etkisizleştirmek ilk görevimiz ve alternatif örgütlenmeyi yaratmak diğer görevimizdir. Hiç bir dönemde görülmeyecek oranda, kendilerini Kürt eğilim ve aydınları görenlerin (istisnalar hariç), biçimsiz (konformist) bir ideolojik politik çizgiye kaydıkları açık olduğundan, son on yılda hem içerde hem dışarıda olmak üzere, karşılık ideolojik politik mücadeleyi esas aldım. Kesin kopuş çizgisi temelin de Kürdistan yurtseverliğini bütün ideolojik politik saldırılara karşı gücüm ölçüsünde ve hatta bazen gücümü ve boyumu da aşmak zorunda kalarak, korumaya ve ayakta tutmaya çalışıyorum. Tevkurd tekiler iki dinli, iki ruhlu, iki kişilikli olmasaydı, daha başlangıçta dahi programlarına tecavüz ederek, Demokratik Cumhuriyetçilerin, Türk Ordusunun ve Fransa nın kabullerine göre, Paris Kürt Enstitüsünün başkanı Kendal Nazan aracılığı ile pazarlanan bildiriye imza atamazlardı Tabi ki Lozan sınırlarının ve üniter yapının bekçisi durumuna düşürmezlerdi. Bunlar kendi söylediklerine inanmayan, söylemlerini dahi taşıyamayan ve halka güven veremeyen kişi ve eğilimler olduklarını göstermiyor mu ? Ben bütün bu durumlarını daha önce görmeme rağmen, niye bu yapıda kalacaktım, neden deşifre etmeyecektim, niye eleştirmeyeceğim ? Bu tür anlayış ve pratiklerde bezi ve tarağı olan her eğilim ve her bireyin yakasından tutup sömürgeci sistemin bulaştırdığı kiri silkelemek işlerimiz arasındadır. Bir anlamda da iki dinlisini tek dine, iki ruhlusunu tek ruha ve iki kişilikliyi de tek kişilikli olmaya indirip netleştirme amacı taşımaktadır. Bir ayağı devletin idari yapısının içinde, diğer ayağı ise, Kürdistan da bulunanların devrimci olmayı başardığı ne zaman görülmüş ki ?Kürdistan ı Türkiye nin merkezi yapısına bağlı tutmak koşulu ile çözüm sunmayı esas alanlar, istisnasız her zaman ideolojik politik eleştirilerimize maruz kalacaktır. Kürdistan ı herhangi bir merkeze bağlı bırakmak koşuluyla çözüm sunup, bağımsızlık hedefini yaşatmayanlara oportünist demek, en yumuşak eleştiridir. Yıllardır eleştirmekte olduğum ve bu yazıda da tekrar ettiğim problemlerinizi anlayış ve pratik duruşta gidermediğiniz sürece, TEVKURD sadece tabelası olan bir sivil yapı olarak bir süre daha devam edebilecek ve bir süre sonra iflas bayrağını çektirerek dağıtacaksınız. Bu da bu çalışma içinde yer alan birey ve eğilimlerin Kürdistan ulusal-siyasal mücadelesinin ihtiyaçlarını bir kez daha tükettiğini göstermiş olacaktır.

TEVKURD yapılanmasını direnişçi bir örgüt yerine, sivil yapı şeklinde konumlandırarak ihtiyacı boşa çıkarma çalışmanız devam ederken, Şerafettin Elçi nin KADEP partisi ile de birlik çalışmasına el atarak bunu da aynı anda tükettiğiniz. Daha önce de Avrupa da pek çok birlik çalışmasını tükettiğiniz bilinmektedir. Sizler er türülü birlik çalışmasının içine atılarak ama hiç birinden bir sonuç çıkarttırmayarak, birlik için çalışan kişiler mi oluyorsunuz ? Bütün bunlara rağmen, yarın bir daha kendinizi her zaman birlik örgütü arayan eğilimler olarak tanımlayıp, bir daha birileriyle birlik görüşmelerine başlamayı ilan ederseniz hiç şaşmam. Sadece birlik istediğinizi ve birlik örgütü kurmak için çalıştığınızı söylemeye devam etmeye nasıl yüzünüz oluyor diye şaşmak mümkündür.

TEVKURD içindeki eğilimlerin kendi başlarına bir mücadele örgütü yaratması olanaklı olamamışsa, bu varolan eğilimler ile bireylerin; mücadele adamı olmaması, kadro niteliği taşımaması, takat, enerji, sinerji ve iradelerinin kırık olması, çürümüş tarz ve anlayışlarını terk etme yerine kölesi durumuna düşmüş olması, aileye ve işe bağımlı olmaları, direnişçi bir birlik örgütünü kendileri ve aileleri için tehdit görerek, hiçbir işlevi olmayan, aşınmış, yenilmiş eğilimciklerine sığıntı olmayı seçerek günlerini geçirmeyi esas almaları ve arkadan gelen kuşaklara olanak vermemesinden kaynaklanmakta dır. Sığıntı olma eğilimleri olan ve her zaman gerekçeler üreten bireylerden devrimci çıkmaz. Mevcut durumları sadece işlevsiz, yenilmiş, aşınmış marjinalleşmiş, halka güven vermekten uzak eğilimciklerindeki ısrarı doğuran, kendi yarattıkları arıcın kölesine dönüşmüş bulunmaları ve birer putçu olmalarıyla açıklanamayacağından, direnişçi bir mücadele örgütünün zorunlu hale getireceği ağır emek ve bedel süreçlerinden kendilerini ve ailelerini korumacı bir tarzla kaçmada sığınacakları tek korunak, eğilimleri olmaktadır. Üstelik oluşturulması gereken birlik örgütünü ile hukukunu öncelikle esas alama yerine, işlevsiz eğilimcikleriniz için kullanma ve tüketmeyi esas aldınız. Bu durumunuzda samimiyetsizliğinizi ve bir açıdan da hepinizin trajik-komik yaklaşımını göstermektedir. Benim algılayışımda eleştiri sizleri düzeltmek, yanlışlarınızın tahribatını engellemek, kendinizi görmeniz için bir ayna doğrultmak, sizlerden istisna da olsa kazanılacak bireyler varsa kazanmak ve iflah olma ihtimali bulunmayanları siyaset yolunun kenarına iterek, yeni bir kuşağa yer açmak ve sonuç itibariyle değer verdiğimi göstermek içindir. Size bu kadar zaman vererek bu yazıyı yazmamın nedeni de budur. Bir daha belirttiğim gerçeklerinize inkarcı ve savunmacı yaklaşma tutumunuzu terk etmenizi temeni ediyorum.Selam ve dostlukla .

Bakurê Kurdistan, 14.12.2008
Medeni Ayhan





Kurdistan Welatê Kurdaye ! Kerkûk Dilê Kurdistanê ye ! Her Bijî Kurd û Kurdistan !


Piroje ya Kurdistan a Mezin ! Groß Kurdistan Projekt !

http://www.pdk-xoybun.com

http://www.xoybun.com/extra/slide/Unbenannt-2.swf


http://www.pdk-xoybun.com/nuceimages/Newroz_Kurdistan_PDK_Xoybun_x1.jpg


http://www.pdk-xoybun.com/nuceimages/Nexise_Kurdistane_PDK_b.jpg


http://www.xoybun.com/nuceimages/Parastina_Sinore_Kurdistana_Mezin_1.jpg


Kurdistan Welatê Kurda ye ! Kerkûk Dilê Kurdistanê ye !



Her Bijî Kurd û Kurdistan !




Sosyal, Çağdaş, Bağimsiz, Bîrleşîk ve Demokratîk, Kurdistan Îçîn, El Ele Vêrîn !



Avakirina Kurdistan a Mezin, Egera Aşîtî û Demokrasî ya Cîhanê ye !



Komela Bazirganên Kurd û German Ava Dibe.








Navnîşana ev nûçe jê hatî: PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weşana Malper û TV yên Kurdistane.
http://www.pdk-xoybun.com - www.xoybun.com

Bo ev nûçe navnîşan:
http://www.pdk-xoybun.com - www.xoybun.com/modules.php?name=News&file=article&sid=7467