İMRALI DİREKTİFLERİ

Wext: Thursday, 16.January. @ 00:00:00 CET

Mijar:

II.Bölüm
".... Burayı tek kişilik bir hücre olmaktan mahkemeden sonra çıkarmak gerekir.”
Uluslararası tecrit örnekleri verildi ve kendisinin tecrit durumunda kalabileceği ifade edildi.
“Yetkililerle konuşun. Biraz üslubunuzu ılımlılaştırın. Tümüyle devlete hizmet etmek istiyor.

Başka çaresi yok....."

26.04.1999 Tarihli Görüşme

Dava ve savunma ile ilgili ayrıntılı bilgi verildi. “Devletle tartışmak gerekir sorunu. Biraz yaşatmak istiyor. Böyle amaç net olmayabilir. Böyle bir barışa götürmek istiyoruz. Devletle yeni hükümet ve meclisi gözönüne getirerek normalleşmeyi dayatmak gerekir. Kendileri de olumlu yaklaşırlarsa kazanabilirler. Öydürmeyi daha önce de yapabilirlerdi. Kalp rahatsızlığı hareketsizliktendir. Ortamdan kaynaklanıyor. Büyütmeyin, devlet yaşatmak istiyor. Ancak benim istediğim topyekün çözüm olursa genel çözüm paketi nedir? Demokratikleşme paketimiz vardır.

Biz olumlu yaklaşıyoruz. İnsan hakları, af, Kürt sorununun ılımlı çözümü mümkündür. Toplum hazır. Kişi olarak haklarımı bu çerçevede arayın. Benim üzerimde çekişmeyin, bundan rahatsız oluyorum. Durum öyle değişmez. Uluslararası irade bizi buraya getirdi. Hesaplayacakları bir şey yok. Ilımlı bir çözüm olmalı. Kişisel olarak bir istediğimiz yoktur. Burayı tek kişilik bir hücre olmaktan mahkemeden sonra çıkarmak gerekir.”
Uluslararası tecrit örnekleri verildi ve kendisinin tecrit durumunda kalabileceği ifade edildi. “Yetkililerle konuşun. Biraz üslubunuzu ılımlılaştırın. Tümüyle devlete hizmet etmek istiyor. Başka çaresi yok. Bir çözüme rol oynamak istiyor deyin. Uzun süre bir tecritte yaşam imkanımız kalmaz. Tedbirler için, güvenlik için deniliyor. Bunları da fazla şey etmeyin. Konuşun, mahkemede dile getirin. Ankara 2 No’lu DGM Başsavcılığı’na dilekçe verdim. Tek kişilik koğuşun kaldırılması ve bazı ufak tefek talepler için mahkeme başkanıyla görüşün. Geşmiş durumum ne olursa olsun devletin işini kolaylaştırmak gerekiyor.

Sanırım devlet bir yoğunlaşma ve karar sürecindedir. Benim yaklaşımım etkili olacaktır.”
İdam tartışıldı. Gülerek “İdam olsaydı da kurtulsaydık. Ev hapsi sistemi üzerinde durulmalı. İdam Türkiye’yi zorlar, ortalık ayağa kalkar. Türk demokratlığının tarihinde ilk kez güçlü olarak ortaya koyacağım. Devletle kucaklaşalım, yol açıldı. A. ÖCALAN buraya geldi yol açıldı. Devlet o kadar acemi değil. İsteseydi bunu yapmayabilirdi. İdam tavrı MHP’nin bireysel tavrı olabilir mi? Devlet, bana göre artık devlet çekirdeğinin elindedir. MHP, DSP, hatta HADEP buna uymak zorundadır. HADEP politika yapmasını bilmeli. Devlet 1993-1996 devleti değil. Eski Türk Kontr-gerilla devleti değil. Kendisini içten örgütlüyor, denetimli demokrasiyi ortaya çıkarmaya çalışıyor. Emin değilim tahminim devletteki bu eğilimi iyi görmek gerekiyor. İyimserlik olabilir. Her parti buna uymak zorundadır.”
Kapsamlı operasyonları sordu. “Kısmende olsa ateşkese uyuluyor. Metropollerde eylem bitti, bunlar önemlidir. Benim devletle birlikte yürüttüğüm ilişkinin bir sonucudur. Başbakanlık adına Başbakanlığın adamı olduğunu tahmin ettiğim biriyle görüştüm, idamın dönem itibariyle uygun değil. Menderes’in idamı hata oldu, anlamsızdır. Türkiye niçin açıkça üslensin. Fazla resmi olmasa da söyleniyor.”
Pişmanlık yasasını sordu. “Devlet orada etkisini gösteriyor. O bir karardır diye lanse etmek gerekiyor. Şemdin’in durumunda bir gelişme var mı? Bazı kitaplar geldi; Dar Üçgende Üç İsyan, Mustafa Kemal ve Kürtler gibi. Teslim Töre ve Sabri Ok’tan mektup geldi. Mektuplaşmalarda gelişme var. Aktüel ve Tempo Dergilerinin eski sayıları verildi, bir kaç adet.

Bunun üzerine Mehmet Ali Birand ayrı bir kişi, araştırabilirsiniz. Gazeteci olarak değil. Mesajlarımızı dağıtın. Buna göre karar veriliyor unutmayın.”
Çözüme ilişkin şimdilik görüşmelerin olup olmadığı soruldu. “Normal yürüyor. 96’dan beri devam ediyor. Tarihi bir durum. Arabuluculuk halkasından doğru yürütüldü. İşler yolunda. Bunlar belli değil, iyisini düşünmek zorunda. Çıkmaza sürüklemeye niyeti yok. HADEP’in aldığı oy olumludur, tarihi bir gelişmedir.” Bunun sonuç için olumlu çözümü yaratacağını ifade etti. İyimser olup olmadığımızı sordu. Yüzde ellinin altında olduğu cevabı verilince, “Derinlikli göremiyorsunuz” dedi.

Türkiye Kamuoyuna Barış Çağrımdır
Genel ve yerel seçimlerde halkın açık mesajı; akan kanın bir an önce durması, tarihi bir barış sürecinin yaratılması, tüm sorunlara demokratik sistem içinde çözüm aranması ve bunun başarı imkanıdır.
Sorunlara inancıyla güçlü sahip çıkmayanların, çözümü geliştirmeyenlerin siyasi şansının eskisi gibi sürdüremeyeceği de diğer etkili bir sonuçtur. Türkiye’nin bu yeni siyasi gerçeğinde inanç ve kararlılığını şu hususlarda dile getirmeyi bir sorumluluk ve görev bilmekteyim.

a- Akan kanın durması için Ateşkesin kararlılıkla sürmesi, saldırı konumuna geçilmemesi, barış sürecinin desteklenmesi

b- Yeni dönemde parlemento ve hükümetin başta bir af temelinde çizgileri kalınlaştırması halinde silahların bırakılması için büyük bir imkan olacağını biz başarıyla değerlendireceğiz.

c- PKK’nin bu temelde geçmişini gözden geçirip demokratik sisteme göre kendini dönüştürme yoluna açılacağı

d- Başta basın-yayın, sendika, kamu ve özel yönetimin rolünü oynaması halinde barış ihtimalinin hızla gelişeceği, herkesin inanç ve beklentisinin bu olduğu kanısındayım. Şahsım olarak tüm bu hususlarda yeni siyasi ve toplumsal sürecin gişmesinde rolünü oynamaya büyük duyarlılık ve destek içinde olduğumu belirtiyorum. Bana bağlı güç ve halkın da beklentisinin bu olduğu açıkça ortadadır.
Tüm Türkiye halkının da başta şehit yakınları olmak üzere acıları unutup artık kardeşçe kucaklaşma, birbirimizi affedici yaklaşma, sorumluluğumuzun büyük olduğu, kabulümüzün de büyük olması bu vatanda kardeşçe özgürlük içinde birlikte yaşamanın tek çaremiz olduğu açıktır. Bunu diliyorum. Sanırım bu sorun demokratik sistem içinde ortak vatan, tek devlet içinde çözümlenirken birlikte hareket etmek, intikamcılıktan uzak bağışlayıcı olmak, kaderde geçmişte birlikteliği, demokratik birliktenlikle geliştirmek Türkiyemizi büyük bir devlet haline getirecektir. Bu temelde seçimlerin halkımıza, ülkemize barış ve çözümler getirmesini, böyle bir sürecin başlatılmasını bir kez daha diler saygıyla arz ederim.


2 Mayıs 1999 Tarihli Görüşme

“Mahmut arkadaş gelecekti, gelmesi gerekir. Hükümet ne oldu? Yeni yasalar çıkabilir mi? Zorlanıyorsunuz, çekilmeyi bile istiyorsunuz gibi. Yürüyecek olan devlet konseptidir. Sizin yapabileceğiniz bir şeyiniz yok. (bunları Ahmet’e söylüyor) Devletin almış olduğu kararlar doğrultusunda bir yargılama ve savunma olacak. Devlet isterse kuş uçurtmaz, isterse sizi imha da eder. Siz ağızınızla kuş tutsanız bile neyi değiştirebilirsiniz. Hem toplumu hem halkı hem Türkiye’yi beklenen tarzda yürütmek için çaba sarfediyorum. Buna bağlı ve saygılı olmanız gerekir. Avukatları iyi niyetli buluyorum ama realite farklı devletin tavrı sert ise niye alevlendiriyorsunuz? (30 Nisan duruşmasındaki olaylar için bunu söylüyor) Bu biçimiyle bana yardımcı olamazsınız. Avukatlıktan da çekilebilirsiniz. Mesajlarımı yerine ulaştırmıyorsunuz. Devlet isterse adım atırmaz. Asar da keser de. Biz burada çözüm, barış imkanını değerlendireceğiz. Kabul edilir mi bilmiyorum. Ben bunları yazarken bana telkinde bulunmadılar. (el yazısına ilişkin) Hafızam ve iradem yerinde. Konseyin açıklaması yanlış. Benim imha, infaz durumum net değil. Konseyin bu açıklamalarını önleyin. Çatışma ne kadar gelişirse dış güçler sevinir. Yunanistan’ı hoşnut edecek bir tutuma giremeyiz. Dağdakilerin hayatını korumak, cezaevinden birsinin tahliyesi çok önemli. Devlet için af ediciliği biz isteyeceğiz. Yunanistan’a mı güvenelim? Avrupa’ya mı güvenelim? Bu oyunu hala Avrupa yürütmüyor mu? Türkiye birazcık siyasi ilişki mesajı verse de biz bu beladan kurtulsak. Türkiye biraz sağlam davransa, bana burada hiç yardımcı olmuyor. Avukatlara olan saldırı bana olsa yapmayın derim. Yunanlıların oyununa gelmeyin derim. Tutumumu ciddiye alırlar mı bilmiyorum.
Beni buraya getiren güç bile belli değil. Beni idam mı ederler, bırakırlar mı belli değil. Savunmam çözümleyici olursa bu çok şeyi değiştirebilir. Ters bir savunma imhaya götürür. Savaşı on yıl uzatmaya götürür. Eğer imha niyeti olsaydı bizi niye getirdi? Burada başına bela etti. Bu isyan ne kadar erken sona erse herkesin çıkarına olur.

Türkiye’nin sistemi kendisiyle çatışma halinde gidiyor. Devlet aşırılardan yana değil. Devletin içinde bulunan bir çekirdek eskisi tahrikkar değil. Konseyin açıklaması devlet içinde şahinlerin işine gelir. Devlet bence aklı selimlerin elinde. Anayasa Başkanı’nın yaptığı son açıklamayı getirin.

Devletin benim hakkımdaki izlenimi şu; diyorlarki, sizinle ilgili aldığımız bir kararı niye herkese bildirelim. Üç, dört kişi bilir. Demekki benim hakımda net bir açıklık yok. Dağlarda Köroğlu havasıyla siyaset yürütülmez. Biz üzerimize düşeni yaparız, karşı taraf ne yaparsa yapsın. Biz 93’te, 96’da bunu yapamadık. Devlet istediğini yapsın. Devlete şu güveni de vermemiz gerekiyor; devlet, bunlar gerçekten demokratik çözüm istiyor mu diyor? Tüm gücümüzle çatışmalara girmeyin diyeceğiz. Devletin içinde hala çeteler var. Onlarla diğerlerini biribirinden ayırt edeceğiz. Bir çok devlette PKK var. Bir barış ortamı varken devlet niye istemesin. Devlet, kendinizi kanıtlayın diyor. Ve bundan sonra dikkatli olun, gerekirse devletten özür de dileyin.

Türkiye’de yanlış bir demokrat kafa var. Devletin bazı standartları var, herkese uygulanır. Yalnız Kürtlere değil MHP’ye de, CHP’ye de, HADEP’e de hepsine uygulanır. Devletlen tartıştım, bana sizin Misak-ı Milli konusundaki tavrınız doğru dediler. Bana Nutuk ve Anayasa’yı getirdiler. (yeni dilde olanı) Mustafa Kemal 1923’e kadar farklı yaklaşıyor. O uygulansa çözüm olur. Mustafa Kemal’de bizim sözlerimize uygun çok şey var. Çanakkale’de yüzbin şehit verildi. Neden bu ortak vatana sahip çıkmayalım. Savunmam çözümleyici. Arkadaşlara bu uyarıyı yapın. Benim kullanıldığım iddiası küstahlıktır. Benim burada bir gün yaşamam onların ömrüne bedel. Ben burada iğne ucu kadar çözüm yaratabiliyorsam buna saygı duyulması gerekir. Devletin beni harcatma niyeti yok. Benim için, beni devlet adına sorgulayanlar önemli. Diyorlarki, sizin güvenliğiniz için bunları yapıyorsak bunlar ciddiye alınmalı. Bu kadar masraf yapılıyor. Bu devlet hala çözüm arayışında. Bu önümüzdeki günlerde beli olur.

Beni uyardılar, gazetecilerin diline değer verme dediler. Bu mesajlarım çok önemli. Başkanlık Konseyi telsizlerle her tarafa ulaştırsın. Gazetede de yayınlansın. Özgür Politika, Özgür Bakış ve tüm basınlar ısarla yayınlasın. Sağlığım iyi. Tek sorunum, tek kişilik koğuş. Yemek, ilaç, doktor problemi yok. Devlet deseki, sizin konseyinizden bazı arkadaşlar gelir ne dersiniz? Çözüm olabilir, ne iyimseriz ne kötümseriz. Bu uygulanmazsa sizin hayatınız ve avukatlar tehlikede, sizin sağlığınız da buna bağlı. Bu amansız çatışma niye? Bunu 93’ten beri söylüyorum.

Benim özgür birlik üzerine yaptığım konuşmaları getirin. Hem devletten bir şey isteyip hem de saf davranmak olmaz. Hükümetin programı önemli. Bir af yasası olabilir. Parlamento çok önemli.
Hareketsizlikten ötürü kalbim yoruluyor. Günde iki kere birer saat ve kırkbeşer dakika havanlandırmaya çıkıyorum. Bol bol kulislerden haber alın. Avrupa’dan Hasip kapsamlı haber getirsin. Ufukta çok ekstrem bir umutsuzluk görmüyorum. Başarılı, çözümleyici bir savunmanın önemini biliyorum. Savunmam sizin beklediğinizden çok iyi. Teslim Töre, Sağmalcılar, Mehmet Ali Birand gazeteci olmayan birisi. Sabrilere mektup gönderdim, Sabrilerin haberlerini bu hafta getirin. Eskisinde daha karamsar değilim ama çok umutsuz değilim. Bu talimatlarımı sık sık denetleyin. İşi yokuşa sürmesinler. Siz de biraz daha sakin olun. Burada ölçülerimi saygılı tutuyorum. Bu meseleler artık demokrasiyle halledilir.

Sağlığım için olumlu konuşun. İtirazcı olmayın. Dikkatli tavır alın. Tutum değişikliği büyüklüktür. Ben de sizin işinizi kolaylaştırırım. Benim olumlu savunmamı kimse engelleyemez.

Başkanlık Konseyi’ne;

Değerli Yoldaşlar!

Birincisi barışın yolu İmralı’dan geçer. Diğeri seçim sonuçları, dolayısıyla siyasi ve askeri durumu olumsuz yönde değerlendiren, bu anlama gelen ve benimle ilgili bir imha sürecinin olduğunu ve buna her yönüyle karşılık vereceğinizi belirten açıklamanızı bu avukatlar yoluyla dönem ve içinde bulunduğum dönem itibariyle ikinci açıklamamı size önemle yazma gereği duydum.

1-Sağlık durumumda ciddi bir değişiklik yok. Daha önce belirttim, tek koğuş sistemindeyim. Benden başka kimse yok. Şüphesiz ağır bir durum. Duruşmalara böyle gidileceğini, ondan sonra kestirmek güç. Bahsettiğiniz imha veya infaz konuları o zaman netlik kazanır. Kitap dışında basın-yayın da yok. Sınırlı mektup alıyorum. Başka muamele yok. Yemekler normal. Sağlık kontrolü hergün oluyor. Kendimi koşullar gereği derin psikolojik, duygusal durum dışında anormal hissetmiyorum. Şüphesiz bu durumun aşılması barış yolunda bir işaret olabilir. Sanırım siz tüm bu durumları imha süreci olarak değerlendiriyorsunuz. Yetkililer ise, temelde güvenlik nedeniyle diyorlar. Ama yaşadığım dava gerçekliği de ortada. Açık bir duruma kadar yine de önceki açıklamamı ve sizin barışın yolu İmralı’dan geçer yaklaşımınız sürmeli diye düşünüyorum.

2-Seçim, sonunda ordunun kortrolündeki siyasi süreci özellikle partilerin yeni durumunu faşizmin tamamlanması gibi bir değerlendirmeyi yüzeysel ve 96’dan beri orduya ilişkin değerlendirmemin dışındadır. 95’ten beri ordunun hem siyasi hem savaş durumuna ve bu ara PKK’ye yaklaşımı 93-96’ya göre daha çözümleyici olduğu kanısındayım. Hedef olarak, kontrollü batı tipi bir demokrasiye karşı olduğunu sanmıyorum. Ona doğru yönlendirme demek daha doğru olur diye düşünüyorum. 96’dan beri bize gelen mesajlardan bunu çıkarmak mümkün. Belgeleri avukat temsilciliğinden görülebilir. Kısaca sizleri bilgilendiriyordu. Özü de ülke bütünlüğü, demokratik devlet temelinde alınacak karşılıklı tedbirlerle demokratik çözüm, yani çatışmanın sona ermesiyle içine girilecek demokratik sistemin çözüm olanaklarıydı. Buna olumlu yanıt vermeye, tek taraflı en son 1 Eylül 1998’de yanıt vermeye çalıştık. Süreç halen o, devam edecek. DSP, MHP, ANAP ve hatta REFAH’taki gelişmeler bu çizgide aranmalı. Bunun eskisinden olumsuz olduğunu söylemek zordur. Ama tam sonuç kestirmek de zordur. Özellikle benim davam ve bu temelde barış sorunu, durumu oldukça netleştirecektir. Yani ya olumlu gelişmeler hükümet ve parlementoda benimle ilgili ve yine gerillaya yönelik ve yine diğer iç ve dış gelişmelerden anlaşılacaktır. Karşılık için de zaman erken. Kaldıki gelişmeler yoğun. İç çelişkilerle yürüyor. Bence net bir değerlendirme için Ecevit Hükümetinin program uygulamalarını ve ordunun operasyonlarının anlamını daha iyi görmek gerekiyor. Her operasyon imhalık değil ve geçen yıllara göre oldukça hafif diye düşünüyorum.

Yine HADEP’in durumu ve diğer Kürt kuruluşlarının varlıklarını sürdürmeleri de daha değişik değerlendirmeler için ipucu olabilir. Zamana biraz ihtiyaç var. Bir de önce belirttiğim hususları iyi, yoğunca düşünerek en azından dönem için oldukça pratik politika açısından çok önemlidir. Genel değerlendirmeler yetmiyor.

3-Dolayısıyla çok sınırlı da olsa barış seçeneği üzerinde yoğunlaşmak, silahlı birimleri kesin provakasyona yer vermeyen, her yerde özellikle metropol ve kent eylemlerinde ateşkes konumunda tutmak, kırsalda da tam bir meşru savunma konumunda kalmak tek bir asker ve gerillanın vurulmamasına çalışmak bu dönemde diğer önemli bir taktik olarak görülmeli. Bunun yanında yoğun siyasi çalışma yürütmek, barışa yönelik diplomasi ve bu temelde yapıyı eğitmek, uyarmak da önemlidir.


Kısaca diliniz ve pratiğiniz aktif meşru savunma temelinde barış ekseninde olmalıdır. Taki durum çok net olarak ortaya çıkıncaya kadar. Unutmayın ki, savaşı da barışı da ciddi güçler, bu durumda ordu yapabilir demek daha doğru bir anlayıştır. Ordu konseptini, özellikle 96’dan beri bize yönelik olanlarını hatalarımızı yeniden gözden geçirin. Ben şahsen 93’ten beri siyasi kanalı ve barışa yönelik adımları daha derinliğine ve sorumlu, çözümleyici atsaydım daha erkenden bugün değindiğim tarzda çözüm gelişimi olurdu. Kendiniz de bu temelde pratiğinize özeleştirisel yaklaşabilirsiniz. Ben şahsen eksiklikten özeleştirisel yaklaşıyorum.

4-İstemem ama iki tarafta bir çatışma ortamına girerse 93’ten beri dış kaynaklı şahsım temelinde gelişen provakasyona düşme ve devamı anlamına gelir. Biz ve Türkiye bu dış güçler oyunundan kesinlikle uzak durmak, Türkiye’de ve Türkiye ile başbaşa barışa doğru yol almak, iğne ucu kadar imkanı varsa bile en doğru tutumdur derim. Büyük bir sorumlulukla değerlendirmekten kaçınmayın.

5-Güney’de daha önce belirttim, demokratik cepheyi geliştirerek bir iktidar, demokratik bir eğilim olarak geliştirmemiz, buna siyasi uzlaşma yolu kadar gerekirse eylemle ama genel gelişmelere uygun Türkiye ve rejimi hedef almayan bir tarzda olması önemlidir. Başarısı da çok gelişmeyi beraberinde getirebilir. Güney partisi ve cephesi buna alabildiğine yüklenmeli.

6-Bu barış yaklaşımı cezaevindekiler, dışilişkiler ve kitlelerin siyasi demokratik yasal mücadelesi için önemli ve yaratıcı hakim yaklaşmalısınız.

7-Sonuç olarak her savaşın bir barışı vardır. Kuralı gereği, savaş için aktif, meşru, provakasyona gelmeyen tutum ile birlik, teorik, pratik yaratıcı bir aktif demokratik çözüme dayalı barış programını ve eylemini, dilini geliştirin. Bu yönlü çabaları bildiri ve bunun gibi yollarla desteklemeye devam edin.

8-Demokratik kurum ve Türkiye’de de uygulanması temelinde savunmaya hazırlanıyorum. Siz halk ve dostları bu biçimde bıraktığım için kelime gırtlağımdan çıkmıyor ama taraflarla anlamlı bir barış umuduyla büyük sevgiyle herkesi kucaklıyorum.

Kamuoyuna Açıklama!

Gerek Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı tarafından, gerekse avukatlarımın aracılığıyla iddianame, sağlığım konusunda kamuoyunu bilgilendirmeyi uygun buldum.

a-İddianame karşı savunmam dünya çapında 2000’li yıllara doğru zaferi kesinleşen demokratik sistemin genel kuramı ve Türkiye gerçeklerine dayalı demokrasi sorununun en önemli sorunu olan Kürt sorununun demokratik çözüm temelinde olacaktır. Pratiğimin de yıllarca bu temelde hazırlandığı Türkiye’nin ortak vatan ve demokratik cumhuriyet çerçevesinde Kürt toplumundaki demokratik gelişme için –ki son HADEP oyları bunu açıkça gösteriyor- özgür yurttaş, özgür toplum bağlamında kardeşçe birliktenliği esas alacaktır. Bu onurlu barışı kapıyı tamamen aralayacaktır.

b-Yeni meclis ve hükümet bu doğrultuda çıkaracağı bazı yasalar ve alacağı kararları silahlı çatışmaların sona ermesinde, sorunların demokratik sistem içine çekilerek çözümüne kadar tarihi bir çok gelişimi beraberinde getirecektir. Savunmam bu temelde uzlaşmadan, barıştan, demokratik özgür birlikteliği, demokratik cumhuriyet sisteminde bulan bir biçimde uygun çözüm gücünde olacaktır.

c-Yakalanma tarzımdan kaynaklanan ağır duygusal durum dışındaki fiziki düşünce gücüm ve sağlığım yerindedir. Hatta duygu ve düşünce durumumun ayakları daha sağlam basan bir biçimde geliştirme gücündeyim ve herkesle paylaşmayı arzu ediyorum ve çok önemli gelişmiş olarak buluyorum.

d-Bu hususlarda başta basın-yayın kuruluşları olmak üzere tüm toplumsal kuruluşları savunmamı ve onun temelindeki tarihi bir çok gerçeğin dile getirilmesinde ve ortak vatanımız ve demokratik cumhuriyetimiz içinde çözümüne doğru anlayış ve tavır geliştirmeye çağırıyorum. Buna uygun bir dil kullanmaya ve kardeşçe yeniden daha da güçlenmiş özgür birlikteliğe katkılarını sunmaya davet ediyor, herkesi kardeşçe selamlıyorum.

3 Mayıs 1999


BAŞKANLIK KONSEYİNE, MERKEZ KOMİTEYE, AVRUPA TEMSİLCİLİĞİNE;

Siyasi Durumun Bazı Özellikleri ve
Çıkarılması Gereken Görevler

Değerli Yoldaşlar!

6. Kongre’nin Sonuç Bildirisiyle daha sonra Konsey adına çıkan bildirilere ve pratik duruma dayanarak kapsamlı bir değerlendirme sunmayı tarihi bir görev saymaktayım.

1-Yakalanma Meselem: Geniş açıdan bakıldığında bu yakalanmanın NATO kapsamında gerçekleştirilmesi ABD’nin açık, İsrail’in istihbarat, Avrupa’nin engelleme ve Rusya’nın önderliğinde BDT’nin de benzer bir tutum içine girmesi Yunanistan’ın ise Kenya’ya kaçırtıp, Türk Güvenlik Timi’ne imha amaçlı, gizli intikamını bu yöntemle ve belki korku ve pazarlıklar sonucu bunu gerçekleştirmesi sözkonusudur. Yanılabilirim ama olayın ana hatlarının özünde böyle olduğu kanısındayım.

Birinci ve önemli bulduğum yorumum:

NATO ve önder gücü ABD’nin dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye gibi kendisi için önemli olan bir ülkede önemli avantaj sağlamak için beni gözden çıkarma, bunun karşılığında 17 Eylül Washington Anlaşmasıyla Güney’de daha tehlikeli ve Türkiye’yi stabilize edecek bir durum yakalama, bununla hem Irak’ı hem Türkiye’yi kendine bağlama, ama burada demokratik normları da ölçü olarak kullanma ve giderek NATO’yu eskinin komünizme karşı amacı yerine böyle bir amaca bağlamanın önemli bir rol oynadığı kanısındayım. Bu yorumu biraz daha ilerletirsek, Kürt sorununa silahlı çatışmadan arınmış bir yaklaşım da eklenebilir. NATO ülkelerinde ve örneğin Bosna, Kosova ve yarın başka yerde çözümleri görebilme, barışçıl çözümlere gelmeyeni zorla buna getirme, sanırım PKK’ye ve bana da uygulanan bu genel politikanın bir parçasıdır. Hatta bunda Türkiye’ye de bir uyarı var; meseleyi barışçıl çözmezsen Kosova’dan ders al gibi. Bunu basın da yazıyor.

İngiltere bunda Irak nedeniyle daha planlayıcıdır. Tarihi 1923-1926 Musul-Kerkük Senaryosunu üst düzeyde bölge üzerinde planlamada kesin bir rol sahibidir. Onun 1993-1996 versiyonu açıktır. 1925’te harcanan Kürt isyanı yerine beni ve PKK’yi koyarsak durum daha da açıklık kazanır. Yunan Hükümet ve istihbaratı da alçakca ve sinsice tarihi düşmanlık temelini oynamıştır. 1993’ten beri güçlü, anlamlı ve özgür bir birliktelik çözümümüze bu çevrelerin –ki genelde Batı diyebiliriz- bir tepkisidir demek akıl dışı tutulmamalı. Hepsi aynı bilinçle değil ama çok bilinçlice oynayan var. Türkiye’de işbirlikçiliğin 1993-1996 savaş yürütme tarzında ve 1991’de Londra bize ışık yaktı diyen anlayışı görmek zor değil. Bu, devlet-ordu içinde ne kadar zorlu çatışma ve tasfiyelerle çeteleşmeye yolaçtı. Resmi Susurluk Raporu’nda kısmen var. Aslında daha derindir. Buna tepki ordunun 1995-1996’dan itibaren geliştirdiği ve günümüze kadar uyguladığı MGK konseptleridir. Ondan bile daha derinlikli Batı Çalışma Grubu gibi daha radikal yaklaşım güçleridir.

2-PKK ve bana uygulanan yaklaşımın kısa bir çerçevesi anlaşılmadan somut, doğru politika yürütmek mümkün değildir. Kongre sonrası bildiri-yorumunuz 1970’lerin sosyalizm ve faşizm yorumlarının etkisi altındadır. Unutmayın ki dünyada faşizm geriledi. Batı tipi demokrasi büyük gelişme sağladı. Dolayısıyla reel sosyalizm kendi demokrasisini geliştirmediği için nefessizlikten çözüldü. Kendine göre topal da olsa genel demokratik gelişme yoluna girdi. Ulusal sosyalizmi ihanet sayamayız. Kendini ilerletmeye aşılır. Yirminci yüzyılın sonu genel demokrasi zaferidir. Ve çok kötü de değildir. Bu da faşizmin değil demokrasinin işlemesidir. Artık tüm etnik, kültürel, dini ırkçı, sosyal, siyasal vb. sorunlar demokrasinin barış ağırlıklı çözüm tarzından hal yoluna girer NATO’nun kendisi böyle amaçlarken, eski sovyetleri onunla barış için ortaklık olarak bağlıyorlar. Dünya artık böyle bir dünyadır.

Bunun Türkiye’ye yoğun yansıması 90’lar sonrasıdır ve genelde Türkiye büyük bir demokrasi hareketlenmesi içine girmiştir. Tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrası gibi. Daha derin ve yakın dönemin çatışmalarını aşarak bunu yapması gerekirken PKK ile savaş gibi bir ortamın içine girmiştir.

3-Aslında 90 serhıldanları sonrası Başbakan Demirel’in Kürt kimliğini tanıyoruz demesi, Özal’ın daha ileri yaklaşımları, aslında Genelkurmay Başkanı Güreş’in Şırnak’ta bir Kürt kızına Were were demesi, cezalarda infaz indirilmesi, Kürt dil yasağının kalkması, Kürt Enstitüsü, kültür ve gazeteciliğine izin verilmesi ve 1993 Ateşkes denemesi, bunun yanında legal partilerin kurulması bu gelişmelerin işaretleriydi. Ama çok çatışmalıydı, taraflar vardı. Bizde de biraz anlamaya çalışmamla birlikte bu gelişmeyi çeteciliğe büken Şemdin ve benzerleri vardı. Süreç esas olarak hazırlıksızlık, aceleye gelmişlik, derinliği görememe ve her iki tarafta kontrolsüz şiddetin uygulanmasıyla provoke edildi ve bilinen çok acı, kirli, kanunsuz, kuralsız devlete de bize de çok pahallıya mal olan 1993-1996 acımasız savaş sürecidir bu. Ordunun bir kesiminin gördüğü bu süreçtir.

4-Bu süreci faşizmin gelişmesi, planlaması olarak görmek zor. Bana göre daha planlı, örgütlü, kontrollü, 90’lar sonrası genel demokratik gelişmenin de etkisiyle ve ağırlaşan savaşa bir çözüm bulmak için NATO’nun da desteğini almış, toplumsal taban çalışması olan ve tüm partilerin sorumsuz, ölçüsüz yanlarını hedefleyen, devleti çete gibi kullananları yine hedefleyen, her tür kuruluşa da bunu hissettiren, gerektiğinde hizaya da getiren, bu yaklaşımın bir parçası da PKK’yi HADEP’e yansıtan bir süreçtir. Ordu içinde hakimdir. Ama günümüzde hakim de olsa, halen çatışmalı olan bir süreçtir. Son seçimler bu eğilimin bir parçasıdır. MHP, genelde eski MHP değildir. Bunu DSP, ANAP, REFAH vb. için de söylemek mümkündür.
Siyasi durum yeni dönemde pratik olarak böyle olmuştur. Bu, ne 27 Mayıs, ne 12 Mart, ne 12 Eylül ne de 90 benzeri bir müdahaledir. Oldukça farklı, belki de dünyada pek örneği olmayan, Kemalizm’den etkilenmekle beraber, demokrasiye kontrollü de olsa açık olan, zorunluluktan doğmuş, Türkiye tarzı, sivil siyasilerin oynayamadığı siyasi rolü de oynamaya çalışan ve bunu günümüzde PKK ve benimle belki de tamamlamak isteyen özgün bir yaklaşımdır.

5-Sizin değerlendirmelerinizi de, şahsım için, bunun imha sürecinin tamamlanması olduğu, aynı biçimde diğer operasyonlarla hepsinin imha edileceği biçimindedir. Bu noktada çok ciddi, derinlikli ve sorumlu hareket etmek zorundayız. Hele hele topyekün bir karşı koymadan önce düşünmeliyiz. 1993’ten daha tehlikeli bir süreci başlatmak hiç yararımıza olmadığı, devletin de yararına olmayacağı açıktır. Bu kadar iç ve dış bağlantı, güç ve tecrübe kazanmış iki güç, er-geç aynı noktaya niye gelmesinler? Yani dünyanın gidişatı olan demokratik çözüm tarzına, onun barışına neden dirensinler? 21. yüzyılı boydan boya kana bulayacak ve kazanımı olmayacak bir savaşı niye versinler?

Tekrarlıyorum ve şimdi bunu söylemiyorum. Özal’ın ölümüyle verdiğim mesaj şuydu; Çatışmalar acımasız olacak, altı ay mı, altı yıl mı sürer ama yine aynı noktaya gelinecektir demiştim. Doğrulandığım kanısındayım. Yüzyıl da geçse müstakbel çözüm demokratik sistemin artık evrimcil işleyişi olacaktır. Çünkü devrim tarzı genelde yüzyıl, özelde otuzbeş-kırk yıldır. Bu da 27 Mayıs’tan beri vardır. En son demokratik devrimi, Kürt toplumu içinde PKK yürütmüştür ve 90 serihıldanlarıyla bu başarılmıştır. Bundan sonra şiddeti daha da tırmandırmak hataydı, eksiklikti, acıyla doluydu. En azından bu dersi çıkararak, PKK 70’ler ideolojisi, programı ve eylemiyle tarihi rolünü oynadı deyip, ondan sonraki aşamaya hazırlayabilmeliydik. Tabii bahsettiğim sürecin amansızlığı göz gözü görmemecesine hepimizi bir direnişe itti. Bunda ne kadar zorlandığımı her ateşkes çağrısına koşmamda görebilirsiniz.

6-Bunları şimdiki koşullarda değil 96’larda PKK’ye gönderilen mesajlara yazılı olarak ve Med TV’de yaptığım konuşmalarla yanıt verdiğimi biliyorsunuz, ama tam diyalog ve çözüm yoluna gidilmedi. Yani kilit, anahtar deliğini bulamadı. Şimdi benim yakalanmamı bu tarihi gelişmeler için de bir şans olarak, barışçı çözüm temelinde kullanmaktayım. Ben ne imha oldum ne de infaz. Tarihi bir savunma yapacağım. Devlet yeni hükümet ve parlementonun ağızıyla ve bizzat uygulamalarıyla yanıt verecektir.
Zaman erken, yani topyekün bir yöntemle yanıt zamanı henüz kesin değil. Açık söyleyeyim. Uçakta ağzım açıldığında da ilk cümlemdi; Barış şansını iğne ucu kadar da olsa kullanacağım ve bunun için yaşayacağım demiştim. Şimdi bulunduğum noktada umarım yanılmıyorum; daha iyimser ve umutluyum, yaklaşımlarda buna güç veren işaretler var.

7-Çok düşündüm. Hep oyun gereğidir diyemem. Avukatlar ve belki de etkilenmelerle. Sizler dışardasınız. Özgür ortamlarda desteksiz, ölçüsüz atışlar çok yapılırdı. Ben de, bu kadar olmasa da yapardım. Olsa bile oyun yakın sürede ortaya çıkar. Ya imhaya götürür ya infaza. Görürsünüz, niye acele ediyorsunuz? Barış ihtimali arttı. Ne gibi?

Hükümetin politika ve uygulamaları duruşma sonrası bana yaklaşımlar da belli olur. Size operasyonel yaklaşımlarda belli olur. Yine HADEP Kürt ağırlıklı kırka yakın belediye kazandı. Kültür kuruluşları var, onlara yönelimde belli olur. Eğer genel Türk yaklaşımlarında barış ve demokratik gelişmeler ağır basarsa ne yapılmalı?

8-Bize düşen görev şimdiye kadarki yaklaşımı dilde, propaganda ve eylemde bırakmak. Daha önce size söylediğim ve kısmen sıraladığımız tutuma daha sorumlu, somut yaklaşım ve uygulamalarla yanıt vermek olmalıdır.

Nedir bunlar?

a-Ateşkesi daha ciddi ve sorumlu yürütmek.

b-Demokratik çözüm yolunda kendi yaklaşımlarımızı geliştirmek.

c-Bu temelde yapı ve kitleyi yavaş yavaş hazırlamak.

d-Ne gevşekliğe düşmek ne de provakasyonlara gelmek.

9-Eğer gelişmeler hem devlet hem bizim nezdimizde böyle gelişirse artık Türkiye’de ve Türkiye ile silahlı mücadelenin bir anlamı kalmaz. Demokratik sürecin güvenceli sürmesi ve inandırıcı uygulamalar artarsa artık bizim vereceğimiz yanıt silahlı devrim sürecinin öyle tırmandırılması değil, tersine demokratik sistem ve onun barışçıl çözüm yolunda kendimizi siyasal, yasal sürece hazırlamak olacaktır.

Diyelim ki, bu bir hayal ve umut. Ama herhalde kötü bir şey değil. Olmazsa, herşey çok daha kötü çıkarsa o zaman özgürsünüz. İstediğiniz her yolu ve yöntemi denemekten kimse sizi alıkoyamayacaktır. Ama çok açık ki, bu halkın da sizin de hatta dünyanın da benim davamla, onun sonucuyla büyük ölçüde bağlantılı olma durumu var.

Peki pratikte doğru olan nedir? Olumlu yaklaşımları güçlendirmek, deminki dört şıkkın gereği olarak bildirileri, barış gösterilerini, çağrıları, diplomatik çabaları ve çok yetkin meşru savunma durumlarınızı güçlendirmek. Aksi halde provakasyona gelmek olur. içimizde, dışımızda daha çok bunu isteyen var. Türkiye’de isteyen var. Herhalde buna öncülük etmek bize düşmez.

10-Temel görevlere bu tahliller ışığında böyle yaklaşmak sanırım tarihi olduğu kadar pratik ve politik yaklaşımın da bir gereğidir. Ve er-geç de bu noktaya gelinecektir. Çünkü dünya, Türkiye ve Kürt toplumunun gidişatı bunu zorluyor. Son girişimlerin başarısı aslında içine girilecek yolu göstermiştir. Biz şimdiden eğer daha da güvenceli, acılara son verecek ve dediğim gibi çıkacak bazı yasalarla bu yolu herkesten daha fazla tercih etmeliyiz. O zaman ancak Türkiye’de sağ, Güney’de işbirlikçi Kürt güçleri zayıf düşer. Şiddet bunları güçlendirir. Bu pratikte çok açıktır. Demokratik süreç ise halkın demokratik hareketlenmesini ve iktidarlaşmasını güçlendirir. Bu da çok açıktır. Bu tavır dünyada destek görecek, hatta NATO’da kilitlenmeyi aşacak, yine Türkiye ile çok yönlü kilitlenmeyi aşacak tavırdır.

Sonuç olarak, PKK tarihinde yeni bir aşamaya gelindiği, ya savaş ya barış kritik noktasına bir kez daha gelindiği bir tarihi süreçtir. Eğer koşullar olumluya giderse PKK kendini Türkiye ile silahsız, siyasal, yasal sürece perspektif olarak hazırlamalı, bunu öngörmeli, yine savaştan yana değil çok ciddi barış yanlısı eğilimini somut ve sorumluca alçakgönüllüce ve yeni bir üslupla değerlendirmelidir. Benim de tutumum şimdiye kadar olduğu gibi bu temelde derinleşerek devam edecektir.
Bir noktayı daha uyarıyorum; Bu hususları devletin direkt ve dolaylı uyarılarıyla belirtmiyorum. Bu tavır, devlete ilişkin olarak istesem bile doğru bulunmadığı yolundadır. Yani devlet daha çok gözlüyor.

Özgür irademizle ne olduğumuzu ve ne yapmak istediğimizi anlamak istiyor. Barışa eğilimini hissetmek mümkün. Ama kendine yürütüyor. Kendi konseptini bilmemiz tabii mümkün değil. Ama genel tahlil, şimdiye kadar bana yönelik uygulamadan çıkardığım sonuç, biraz da bana bağlı olduğu ve olumlu tavırlarımın yanıtsız kalmayacağı biçimindedir. Tabii yalnız şahsım için değil. Bu genel anlamda da bu yönlüdür. Tüm gücümle, özgür irademle hatta daha somut bu deneyimim duygu ve düşünce gücümle sizlere de katkı sunmayı tarihi görev biliyorum. Gelişmelere göre yine perspektif sunmaya çalışacağım.

Irak’ta da gelişmeleri daha iyi biliyorsunuz. Konumunuz çok önemli. Özellikle demokratik çözüm alternatifinizi tüm halk ve kültürleri katarak genişletin, iktidar eğilimi olmalı. En azından bir olası koalisyonda yer almak amaçlanmalı. Rejim ya demokratik çözülmeyle ya da zorla veya teslim olmayla sonuçlanır. Buna göre yaklaşımlar geliştirin. Türkiye girse bile bu genel politika gereği, çatışmalardan kaçının, en az çatışmayla aşın. Güney’de savaş Türkiye ile tarafların çıkarına değildir. Kısaca topyekün yaklaşımı burada da hatalı ve provakasyona gelmek olur. En az kayıpla kendini koruyup geliştirmek, eylemliliği tehlikeli, işbirlikçi eğilimlere karşı yine anlamlı en az kayıpla sınırlı tutmak, çok yönlü uzlaşmalara açık olmak, esas olarak Güney’de ve genelde Irak’a da tutarlı, köklü bir demokratikleşmenin güvencesi olmak, Güney parti ve cephe çalışmalarının esası olarak görülmelidir.

Avrupa’da kültürel, sanatsal çalışmalar yine basın yayın daha sorumluca geliştirilmesi, demokratik, yasal düzeni zorlamayan barış gösterileri ve çalışmaları bu açıklamaya çalıştığım çizgi temelinde yoğunca sürmelidir. Genelde diliniz Türkiye’ye düşmanca değil barışa ve kardeşliğe çağrı temelinde olmalıdır. Yaşam bu temelde daha özgür, barışı da olursa çok daha anlamlı, az acılı ve daha inançlı, sevgiyle doludur. Bu yolda başarı en değerli eylemdir.

Bu yolda tüm zorluklara ve acılara rağmen onları da barış eyleminin gücüne dönüştürerek, tüm halkımıza, onların özgür birliktelik ve kardeşliklerine verdiğim söze bağlılık ve umutla, sınırsız bir sevgi ve özlem ile hepinizi, halkımızı, dostları selamlıyorum, kucaklıyorum.

6 Mayıs 1999

10 Mayıs 1999 Tarihli Görüşme
“Biraz taşkınlık olmuş mahkemede” Kendisine 30 Nisan gelişmeleri ve diğer bilgilendirmeler yapıldı. Operasyonların çapı ve düzeyi hakkında bilgi verildi. “Operasyonların anlamı şudur; çizgi vermek gerekir. Görüntüyü kurtarma amacıyla yapılıyor. Bilinçlidir. Genelde de fazla yok. Bu bizimkilerin aldığı tedbirlerle bağlantılıdır. Bir de dolaylı ateşkes havası vardır. 96 Konseptinde ateşkese dolaylı yanıt verme vardı, yani sınırlandırma var. Mevzi yapması da bu noktalarda yanlışlıklar yapılıyor, ondandır. Devletin niyetini iyi anlamak gerekir. Büyük operasyonlar yapabilir ama yapmıyor.”
ABD’nin yaklaşımı ve benzer gelişmeler aktarıldı. “Ordu MHP’yi böyle bir noktaya çekti. Gelişmeler biraz daha olumlu. Tek dalgalı FM radyosu geldi. Sabah Gazetesi verildi. Bursa’da çıkan yerel gazeteler verildi. Bunlar semboliktir. Mühim olan yasağın kalkması. Avukatların çalışma tarzı tamamen gözden geçirilsin. Size bir soru sorayım, diyelim ki devletin artniyeti var, büyük bir oyun oynuyor, sonuçta ceza verecek, devlet bu oyuna niye başvursun? Gazeteler aracılığıyla ortamı oluşturur, kalkar yapacağını yapar, tavır koyar, dünyaya karşı da durur. Niye tavır almasın? Avukatların, dünyanın yapacağı bir şey olmaz. Onlara soru sordum kızdılar. Bir devlet imha etmek isterse ilk gün yapar. Gizlisi var, açık dahi sahip çıkmaz. Oyun kelimesi bile iyi değildir biraz. Bu devlet ciddidir. Böyle ufak oyunlara niye başvursun? Bu ona karşı 93-96 sürecine karşı gelişti. Çiller’de tasfiye sürecinde. Buna sanıyorum inanmanız gerekecek. Bu devlet bildiğiniz çete devleti değil. Bu sözlerini de duydum. 6 Mayıs operasyonunu yapan bu devlet değil. 96 Çiller olgusu dışında bir devlet konsepti var. Devlet saptırıldı deniliyor. Konseyin devlet tavrı doğruya daha yakındır. Ben de yeni kavrıyorum. Batı grubu mu desem, durum görünürdeki gibi değil. Kendi politikasına hakimdir. Bütün sivil kurumlara da avukatlara da şeyini yürütecektir.”
Konsey’e 6 sayfalık metin yazdığını ifade etti. İdare tarafından bize verilmedi. Önümüzdeki Perşembe’ye hazırlanacak. “Teslim alınma NATO kararıdır. ABD önderlik etti. Dikkat edin, o gün tüm Avrupa ülkelerine inişimiz yasaklandı. Pirimakov’da yasakladı o gün. Bu tespit edilmeli. Benim hakkımda NATO seviyesinde de karar var. Ne içerdiğini bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla silah bırakma karşılığında, demokratik çözüm. Benim hakkımda karar 96 yılında alınmıştı. NATO kararı; direnirsem vurulmam, esir alınırsam da çözüm idi. Avukatlara, biz engelleme koymadık diyorlar. Belgeleri yeterli olanlar gelir. Kimse taşkınlık yapamaz onlara. Kardeşlerimize tek laf eden oldu mu? Savunma noksanlıklarını engellemelerini fazla abartmamak gerekir. Olağanüstü bir durum burası. Güvenlik nedeniyledir. Tek koğuş da aşırı bir işkence değil. Aşırı güvenlik endişesinden kaynaklanıyor. Mücadele ederek bunu aşmalıyız. Doktorla konuştum, barış ve benzeri şeylerden bahsettim, yetkimiz olmadığını söyledi. Psikolojik ortamı sordum; büyük fırsat avukatlara verildi diyor. Tek kişi benim hakkımda konuşamaz, tek hak avukatlara hukuki açıdan 125. Madde uygulanacak. Planlama öyle. Avukatların misyonu ortamı yumuşatma olmalı. Mahmut gibi birisi PKK’ye ulaşıyor. Yoksa kuş uçurtulmaz. Bu bir işarettir. Sizin bir açıklama yapma durumunuz olabilir. Hiç bir devlet yetkilisi benim hakkımda açıklama yapamaz. Ahmet Zeki’nin yöntemi uygun bir yöntem değil. O yönlü olursa adım atılamaz.

Devletin adım atma olanağı varsa da devlet çözümü demokratik olur. Olumsuzu kimse engelleyemez. Olumlu imkan var. Panel, sempozyum, demeç vb. yöntemleri kullanın. Sağlığım iyidir. Fiziki olarak psikolojik durum gelişmelerle ilgilidir. İyi izlenimler aldık, gelişmeler var.

Savunma 40-50 sayfa yazıldı. Daktilo etme imkanı araştırılmalı. Devleti zor durumda bırakma tarzı olumlu değil. Konsey iyi anlamış. MHP’yi de çözüme zorlayacaklar. Kavgacı şahin kanatları dıştalamış diyorlar. Çözüm, öyle bir durum var. Çözüldü demiyorum. Konseyin yaklaşımı önemlidir.”
Özgür savunma imkanı olmadığından ve mahkemenin talepleri reddettiği anlatıldı. “Niye yüz sayfadan aşağı olmayan savunma yapmayasın dediler. Materyal de tartışma da az. Doğru, kısıtlama var.
savunmanın mahkemede engeleneceğini tahmin etmiyorum. Muhtemelen bu doğrultuda bir planlama var. Herhangi bir sanıkla benim durumumu karıştırmayın. Devlet ve NATO’nun iyi bildikleri var. Biz herşeyi hazırlamışız deniliyor. İçtenlikli adım atarsanız olur. Bu bir tedbirdir. Bazı imkanların ters kullanılmasından korkuyor. Hazırlıklar boşa çıkmasın diye.

Diyarbakır’da yargılamayı göze almazlar.”
Avukatların mahkemedeki talebi aktarılmıştı. “Kamuoyunu siz hazırlayın. Buranın statüsü, koşulları nedeniyle davanın uzun sürmemesi olumlu olur. Benim size söylediklerim kişilerin görüşü değildir. Zıtlaşmadan kaçının. Bu politikayı alçakgönüllü uygulayın. Sizden bir rahatsızlıkları yok, çekingenliğe gerek yok. Avrupa’ya gitmeye gerek var mı? Ahmet Bey öyle söylediler.”
Öyle bir durumun olmadığını ifade ettik. “Barışı, demokratik çözümü zorlayın. Avukatlar cephesinde toplanın, çağrı yapın. Anlamaya çalışın. Sondaj yapın. Basına ne yansımıyor ve tekrar deneyin. Sanığım iyidir deyin. Çok kötü durumda olduğum imajı onları rahatsız ediyor. Esas olarak barış ve demokratik çözüm süreci üzerinde duruyor deyin. Aydınlık’a da mesajımı ısrarla verin. Barış olursa, çözüm olursa sağlığım iyi olur. İğne ucu kadar barış imkanı yaratılırsa olumlu olur. Konsey bunu cevaplamış. Barışın teorik temelleri üzerinde çalışıyorum. Demokratik Birlik Manifestosu olarak adlandırabilirsiniz. Sorunun tarihi hamlesi benim savunmamla ilgilidir.

Çabalarınızı birleştirin. Küçük olanakları değerlendirin. Devletin çalışma tarzı farklı, burada yeni anladım. Konsey bunu iyi kavramış. Tepki duymadan, karşı çıkmadan uyum içinde olun. Demokratik güçler kazanıyor. MHP uyum sağladı kazandı. Sol da uyum sağlasa kazanır. Özgür Politika’ya görüş ver. Sohbetinizdeki konuşmalarda sağlığımdan bahset. Sizde, Türk televizyon kanallarına açıklama yapın. Benimle iki cümle konuşmak en üst kararla olur.

Devletin en üst kararıyla buradasınız. Bu şansınızı kullanın. Tehlike falan yok. Adınızı sordum, pek anti-pati ile karşılanmıyorsunuz. Konum öyle. Bizi daha sonra yaktı demeyin. İyimser değil, iyimserliği geliştiriyorum. Kaba küfür, fiske yemedim. Sana iyi muamele yaptık teşekkür borçlusun diyorlar. İsteseydiler daha kötü yapardılar.

Konsey’e yeni talimatımı yazdım. Çok daha kapsamlı yazdım, 6 sayfalık. NATO sistemini de, derin çözümledim. Bu barışın ve ülkemizin davasıdır, anlayış bekleyin. Adı pişmanlık olabilir ama aftır. Saygılı olmamız gerekli. Özel davranıyoruz diyorlar. " Tedbirler özeldir.”
Son olarak savunmayı daha geliştirdiğini, bunun üzerinde daha sonra ayrıntılı duracağımızı ve Perşembe günü gelmemizi istedi.


www.pdk-t.dk







Navnîşana ev nûçe jê hatî: PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weşana Malper û TV yên Kurdistane.
http://www.pdk-xoybun.com - www.xoybun.com

Bo ev nûçe navnîşan:
http://www.pdk-xoybun.com - www.xoybun.com/modules.php?name=News&file=article&sid=69